Atatürk 2015’te yaşıyor olsaydı ne yapardı sorusunun cevabı.

1aesenlik

.

Atatürk 2015’te yaşıyor olsaydı ne yapardı sorusunun cevabı.

“Gözleri kör edilmiş milliyetçi lider bize şunu öğretti.

Deccal’lerin bir aktifleri var.

Bir de pasifleri.

(Saraydaki) Aktif Deccal’in

çaresiz kaldığı yerde imdadına

(Muhalefetteki) pasif Deccal yetişiveriyor.

Sürekli yazıştığımız bir gerçeği daha

yaşayarak idrak ettik:

Erdoğan bir kişi değil bir ZİHNİYETİN ADI.

Ve bu, ülkemizde çok yaygın bir ZİHNİYET.

Bu insanın seçim kaybetmesi veya hasta olması,

asla bir çıkış yolu değil.

Çünkü ihtiyaç hasıl olduğunda

başka bir Deccalle destekleniyor sistem.

Buraya kadar olanlar kötü haber.

Buradan sonrası iyi haber.

Şu an, iç barışın bu şekilde bir yerlebir edilmesi

normal şartlarda, normal bir ülke için felakettir.

Bir vatanın,

kaldırabileceği ihanet miktarının da bir sınırı olmalıdır.

Öyle değil mi?

Göreceksiniz, güzel Rabbimiz

bir şekilde gene doğrultacak bu ülkeyi.

Sağduyuya kendini açmış, milliyetçi,

ulusalcı, dindar vs. hiçkimseyi bulamazsa,

dağdaki PKK’lılara İLHAM EDECEK sağduyuyu.

Tanrı bir kez daha

Türklerin isteğini geri çevirecek ve

bu ülkenin güneşinin soldurulmasına

izin vermeyecek.

Türklere rağmen yaşayacak Türkiye.

Türklerden daha uzun süre.

Sevgiyle”

*

“Türkiye baki kalır.

Üzerinde yaşayan Türkler DEĞİŞİR.

Kötü kalpli Türk gider. İyi kalpli Türk gelir.

Ufku dar Türk gider. Ufku açık Türk gelir.

Savaşmakta inatlaşan Türk helak olur.

Barışmakta ısrarcı Türk gelir yerine.

Yazı,

bu ülkenin emperyalistlere peşkeş çekileceğini

ifade etmeye niyetli olsa

baki kalacak ülkeye neden Türk-iye desin?”

*

“Sevgili Modern ve Eğitimli dostlar.

Hepiniz diyemem.

Fakat ezici çoğunluğunuzda

PKK‘lı veya PKK sempatili KÜRTLER-den bahsederken

İNSAN-DAN bahsettiğinizin titreşimlerini alamıyoruz.

SEN DE BİR İNSANSIN.

O DA BİR İNSAN.

Suçlu olanımız varsa

cezasını mahkemeler versin ve

fakat ‘Tanrı’ olup İNSANLARADEĞER-ler biçenlerden

olmaya bir son VER-elim artık.

Ve bilmiyorum haberin var mı,

Allah katında kimliklerin HEPSİ BİR.

Nerelisin diye sormayacaklar kimseye.

Kimlikler yok hükmünde.

Benim için PKK nedir?

Yanlış fikir ve eylemlere başvurmuş

İNSANLARTOPLULUĞU.

İNSAN bunlar.

Peki, yanlış fikir ve eylemlere başvurmuş

insanlar sadece onlar mı?

Kan döküyorlar diyorsun.

Evet ben de bunu diyorum.

Hepimiz farkındayız.

Bir farkla.

Adam geriden geliyor.

Yöresinin, toprağının sahibi olmak için

kan dökmek gerektiğine inandı O.

İnandırıldı.

Bir soru soracağım.

PEKİ BİZ BU TOPRAKLARI NASIL ALDIK?

HEDİYE KUPONUYLA MI?

Anadolu’yu da İstanbul’u da,

diğer bölgelerimizi de kan dökerek aldık.

Tarihte hangi ülke böyle alınmadı ki?

Bu insan, hala o günlerde yaşadığının fikrinde.

Yeni dünyayı tanıma fırsatı olmadı ki.

Açlığın, sefaletin

ve gözardı edilmiş kimliğinin elbiseleri içinde.

PKK’nın ortaya çıktığı Türkiye’ye bakalım.

Türkiye’de bir bilişim kalkınması mı var?

Geliştirilmiş bir teknoloji mi?

Sanatın beşiği mi bu ülke?

Hayır.

Alabildiğine askeri kimlikli

bir bürokratik devlet, özellikle o zamanlar.

Şimdi de askeri değil siyasi vesayet altında.

Tiplemeler değişse de vasiler gerçeği değişmiyor.

Siyasi vesayet bugün nasıl

kendi aktivistlerini yaratıp sokağa döktüyse,

Askeri kimlikli devlet de o günlerde,

o topraklarda farklı tepkilerle karşılandı.

Gezi’yi hissedebiliyorsan,

 bir insanı anasından bacısından

sevdiğinden kopup dağa çıkmaya

zorlayan tepkiyi anlamaya yaklaşabilirsin.

En büyük bütçelerini silaha ayırırken,

Amerika’dan ithal Türkiye’de monte

F16’larını gökyüzünde gururla seyrederken

bir gerçek aşikardı.

Güç = Kudret.

Sen güç bilgidir paradigmasında değildin.

Hiç olmadın.

Silahlı ölüm makinesi,

bomba atmaktan başka vasfı olmayan

F16’larını seyrederkenki gururu,

kendi robotlarını üretmenin peşindeki

üniversiteli gençleri izlerken göremedik gözlerinde.

Başındakilere bak.

Hala da ülke olarak bu düzeyde değilsin.

Dilinde yerli otomobil,

poposunun altı Mercedeslerle kaplı

kalkınmacıların ülkesi.

Amerika bu silahları üretti tamam ama

ilaçları da üretti.

Bilgisayarları da.

Otomobilleri de.

Uzay mekiklerini de.

Biz teknolojinin silah ve renkli TV kısmında kaldık.

Yazgısına başkaldırmanın yolunu

dağlarda kendine ait güç bölgeleri oluşturmaktan

geçtiğini sanan insanlar yetiştirdik

Cumhuriyet olarak sırf bu yüzden.

Üretici kimliğimiz gelişmediği için

savaşçı kimlik baki kaldı.

O insana derdimizi de kendimizi de anlatamadık.

Kendimizi bulamadık ki kendimizi anlatalım.

Bir PKK’lıya sadece terörist diyip geçebilmek

ne kadar rahat olurdu.

Ne yazık ki mesele bu kadar yüzeysel değil.

Ben kendimi bildim bileli Rock dinlerim.

Fakat şu ara Tara Jaff’la başladığım

Kürt müziğini keşif yolculuğumda

her gün yeni ganimetler keşfediyorum.

Ve bakıyorum çok değil 15 yıl önce

değerli bir sanatçımıza

bu dilde şarkı söylemek istediğini söylediğinde,

çok pişman olduğumuz sert reflekslerle cevap verdik.

Kim ne hadle birilerinin dilini yasaklamış?

O günlerde bu kafadaydık.

İşte o kafa dağdaki bu kafayı doğurdu.

Okul kitaplarını savaşlarla, seferlerle doldurdun.

Padişahların reformcu kimliklerini

yarım paragraflarla geçiştirdin.

Sen her Türk asker doğar dedin.

Biz savaşçı milletiz dedin.

O da ben senden daha iyi savaşacağım dedi

ve bunu başardı.

Savaşçı milletiz dediğin orduda

askerlerine verilen isimlere bakalım.

Mehmetçik.

Kınalı kuzu.

vs.

Bizim ordumuz hiçbir zaman bir İsrail ordusu olmadı.

Öldürme güdüsüyle değil

savunma güdüsüyle hareket eden bir ordu oldu.

‘Ne kadar çok Iraklı temizledin’ diyip

madalyalara boğmadık askerlerimizi.

Bacakları, kolları kopanlara verdik madalyalarımızı.

Şi̇mdi bu milletin neresi savaşçı?

Bu savaşçı mirastan üretici kimliğe geçişin

sancıları içindeyken biz,

içimizden birileri bizim savaşçı olduğumuzda

 ısrar etmeye kalktı ve

karşı taraftan acıyla dolu bir yankı geldi.”

“Atatürk 2015’te yaşıyor olsaydı ne yapardı

sorusunun cevabını bulacağız birazdan.”

“Türkiye PKK terörüne 35 bin kurban verdi diyoruz.

Burada eksik anlatılan şey şu.

Bu 35 binin 22 bini PKK’lı kayıplara ait.

Demek ki terör

en büyük zararı kendisine vermiş…

Ortada kendisi kötü adam kahkahası atarken

karşı tarafa yani bize

35 bin şehit verdiren bir sistem yok.

En büyük zararı kendine veren bir sistem var.

Kaldı ki bizim kayıplarımız resmi rakam.

Onlarınki ise kol kırılır köy içinde kalır,

gayri-resmi kayıpları.

Yani hesab edilenden

çok daha fazla olması muhtemel.

‘PKK 35 bin insanımızı katletti’

sloganlarının içindeki bir güzelliği de keşfetmiş olduk.

Bu rakamın içindeki 22 bin PKK’lıyı da

 insanımızdan sayma erdemine sahibiz demek ki.”

“PKK ile savaşta kayıp sayısı

şu ana kadar 35 bin iken,

Anlı ve gerçekten şanlı,

unutulmaz Kurtuluş Savaşı’mızda

verdiğimiz kayıp 38 bin.”

“Birazdan Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili

çok büyük bir ‘skandalı’ üstelik fotoğraflarla

 manşete çekeceğiz hep birlikte.

*/PKK sempatizanı, Atatürk düşmanı yakıştırması yapmak için yeteri kadar vaktiniz var. Kimilerimiz dilediklerini yazsınlar. Beyninizdeki o batıl fikirleri birazdan havaya uçurana kadar vaktiniz var. Sevgiyle/*

buRAK özDEMİR-(dip not)

Biz insanlarımıza sizler gibi karamsarlık veremiyoruz.

Coşku veriyoruz.

İlham veriyoruz.

Elimizden gelen sadece bu.

 İyiki de bu.”

.

1AATAM

.

“Ey Atatürk,

İzmir’imizi işgal eden,

sayısız kadınlarımıza tecavüz edip,

38 bin insanımızın ölümüne sebep olan

işgalci devletlerden

YUNANİSTAN’IN BAŞBAKANI İLE

ANKARA’DA AYNI BALODA

NASIL DANS EDERSİN?

Eskitüfek fanatik Atatürkçüler ne derler sonra bu duruma?

Ne mi derler?

Türkiye’de PKK’nın HDP’ye evrilip

silahları bırakıp mecliste siyaset yapmak istiyoruz

dediği durumda,

herşeyi unutup barışa yol alalım denildiğinde

verdikleri uzlaşmaz tepkilere bakarak söylüyorum:

HİÇ HOŞLANMAYACAKLAR.

Sevgili Atatürk,

sen senden daha Atatürkçü Atatürkçülerle

dans ettiğinin farkında mısın?

NOT:Dans ettiğin yetmezmiş gibi emperyalist İngiltere’nin kralını otomobiline almış gezdiriyorsun. Ve yatında ağırlıyorsun. Olmadı Atatürk olmadı…

buRAK özDEMİR (dipnot)

Kaderimizin bizim için ne oyunlar hazırladığını

elbette bilemeyiz.

Fakat ben devlete ilham kaynağı olmaktan başka

hiç bir şey istemem.”

*

“ATATÜRK‘ü yüzyıl boyunca

savaşma ustası olarak yutturdular bize.

Bu adam gerçek bir BARIŞMA USTASI.

Dehasını en fazla yansıttığı saha

savaş meydanı değil,

savaş sonrası kurulan diplomasi masası.

Resimlere bir daha bakın.

Bu resimlerde Atatürk’ün karartılmış

diplomatik çabalarına tanıklık edeceksiniz.”

“Şu resimlere baktıktan sonra

bir daha soralım o soruyu kendimize.

Atatürk 2015’te yaşasaydı ne yapardı?

Düşman Yunan kralı ile dans eden bir adam,

‘DÜŞMAN’ YUNAN KRALINI

TÜRKİYE CUM-HU-Rİ-YET BALOSUNDA

DANS ETTİRECEK BİR DİPLOMATİK DEHA İNSANI

ATATÜRK BUGÜN YAŞASAYDI,

sorunu oluşturan taraflara hamasi nutuklar mı çekerdi?

Meydanları şehit haberleriyle gaza getirip,

sosyal medyayı düşmanca paylaşımlara mı boğardı?

Yoksa tarafları karşısına alıp

onları barışın kaçınılmaz tek yol olduğunda

hemfikir mi kılardı?

Cevap çok basit.

Atatürk yaşasaydı,

örneğin Abdullah Öcalan’ı her gün huzuruna getirtir

ve dehasıyla onu talebesi haline getirirdi.

Onu çekilen acıların artık yettiğine

ve bu zorlu coğrafyada kardeşliğin

tek yol olduğuna ikna ederdi.

Atatürk bugün hayatta yok

ve işin traji-komik tarafı,

bölücübaşı namlı adam

barıştan yana tavır koyarken,

üniter devlet naraları atan aktif deccal

ve pasif deccalin

savaş ve ayrışmadan yana tavır koyması.

Bu ortamdaki en pozitif durum,

Mustafa Kemal’in miras bıraktığı partinin

herşeyi en sağduyu ile yürütme gayretindeki

parti olması.”

 

“FİLLERİN BEYİNLERİNİN ZEHİRLENDİĞİ BU ORTAMDA

AMAN ÇİMEN KARDEŞİM,

SEN RUHUNU KİRLETTİRME,

KARDEŞLİĞE OLAN İNANCINI ASLA KAYBETME.

Sevgiyle”

*

“Ey dost, zannetme ki bu duyguları

tarihte sadece sen yaşadın.

Karşılıklı çok acıların çekildiği

30 yıllık bir savaş var.

Barışacağız fakat sen, insani reflekslerle

yaşadığın kayıpların hesabını sormak isteğindesin.

Ve bu istek kabına sığmayıp,

bir kan davası güdücüsüne dönüştürüyor seni.

Her ateşkes zordur dostlar.

18 milyon insanın öldüğü

  1. Dünya Savaşı sorununun tarafları

birbirleriyle kolay mı barıştılar

zannediyorsun?

Kimse kimseyle hesaplaşmak istemedi mi

zannediyorsun?

Barış kolay mı hazmedildi zannediyorsun?

İntikam peşindeki çatlak sesler

topluma yön vermek istemedi mi

zannediyorsun?

Yumruğu masaya vurup,

tankımızla tüfeğimizle bu savaşı kazanabiliriz diyen

şahinler yok muydu sanıyorsun?

Vardı.

SAVAŞ SONRASI BARIŞ

ÇOK BÜYÜK BİR HAZMETME

OLGUNLUĞU GEREKTİRİR.

İsrail bugün Almanya ile nasıl dost olabilirdi?

Amerika ile Japonya?

Herkes çekilen acılarının

olgunlukla üstesinden gelemedikçe

yeni çocuklar babasız kalacaklar.

Her gün bir başka çocuk.

Hergün bir başka baba.

Karşı taraf zaten aşiret yapısı.

Bari sen yapma.

Sen ki

YURTTA SULH CİHANDA SULH ÇOCUĞUSUN.

KAN DAVASINA DÖNÜŞTÜRME BU İŞİ.

Çözüm kelimesini

 negatif anlama büründürmeye çalışan

cahil şahinlere tavrını koy.

Çözüm diye her önüne konana da atlama elbet

ve fakat ruhunun acılarından doğrulup

sükun bulduğunu bir görelim.

Ondan sonra farklı olacak herşey.”

buRAK özDEMİR (dipnot)

“ Partilerin vizyonunu parti başkanları temsil eder. MHP’den bir milletvekili çıkıp süper şeyler söylese bizim için bir anlamı olur mu? Genel başkanın söyledikleri ve yaptıkları ortadayken. Bu HDP için de geçerli. Genel başkan dışındaki kimse ‘HDP’ vizyonu olarak kabul edilmemeli. Bu partinin genel başkanının da linkini vereceğim son açıklamasını okumanızı ve hangi satırına imza atılamaz bir bakmanızı rica ediyorum.http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29663252.asp

Bu kadar çabuk kredisini tüketmeyelim kimsenin. Daha bir hükümet bile kurulmadı. Heryer kaos. Herşey bilinmez. Serinkanlı olalım. CHP ile HDP’nin birbirine düştüğü gün bu ülkede kıyametin o gün kopacağından emin olabilirsiniz.”

*

“Türklerle derdin ne yazmış bir dostumuz.

Öncelikle tanışalım efendim.

Ben Fransız jet sosyetesinden Le buĞAK.

Siz Tüğkleği anlamıyoğ ben.

Tüğleği sevmiyoğ.

Si̇s kebap sok acii fakat Le boazz çok guzell.

Böyle şeyler söylesem anlarım da.

Herkesin insan olduğunu

ve her insanın sevilesi olduğunu anlatan bir yazıya

‘Türklerle derdin ne?’ diyerek dönüş yapmak,

ne kadar sağlıksız bir ortamda yaşadığımızın

göstergesi değildir de nedir?

Türkiye aşığı bir Türk’ün

Türkiye’nin iyiliğini düşünmekten başka

ne cabası olabilir?

Türklükle Kürtlükle tek sorunum şu:

BU KELİMELERLEİYİ İNSANOLMAYI

VEYA KÖTÜ İNSAN OLMAYI

İFADE EDEMİYORUZ.

Başımızdaki insana sorsan o bir Türk.

Bahçeli’ye sorsan o da Türk,

hatta hepimizden Türk.

Ya da otobanda kamyonu durdurup

boğayı aşağı indirip gırtlağını kesen de Türk.

Öte yandan bulduğu yetim ayı yavrusunu mağarasında

dev bir ayı oluncaya kadar besleyen de Kürt.

Şehrinin ağaçları için canını veren insanlar da Türk.

Hadi gel de çık işin içinden.

Milliyetlerimiz bizi ifade etmeye yetmiyor.

70 milyon çeşit olmuşuz artık.

Elbette ki bir bütünün parçası olduğumuzu

hissettirecek kavramlara da ihtiyacımız var.

30 yıldır görmekte olduğumuz üzere

sadece Türk kelimesini kullanarak

70 milyonun birliğini sağlayamıyoruz.

Kürt kelimesini de tanımlayacağımız yerler olmalı

 zira milyonlarca insanımız bunu şiddetle bekliyor.

Sen Türk kelimesini gördüğün yerde

gözlerini dolduracaksın, gurur duyacaksın,

onun Kürt kelimesini herhangi bir resmi boyutta

görmesine izin vermeyeceksin.

Böyle olmuyor.

Olamadı. Olamayacak da.

Hepimizin bütünlüğünü bölmeden,

onu da saydığını ve değer verdiğini gösteren

resmi tanımlamalar yapacaksın.

Hepsi bu.

Karttır Kurttur Kürt ordan gelmedir’lerden başlarsan

çok zor olur tabi.

EVRENSEL AKLI KULLANIRSAN

SON DERECE BASİT.”

“Meşhur Oslo konusu.

Bir devlet, hatta devlet başkanı, ülkesinin esenliği için yeryüzünde her insanla görüşebilir, konuşabilir. Gerekli durumlar ortaya çıksaydı, binlerce Amerikalının hayatı söz konusu olsaydı OBAMA’nın Bin Ladin’le görüştüğüne tanıklık ederdiniz. Örneğin 11 Eylül’ün gerçekleşmesi kaçınılmaz olsaydı ve bunu durdurmanın tek yolu Bi̇n Ladin’i iknadan geçseydi, Obama Air Force One isimli uçağıyla ayağına getirtirdi teröristbaşını.

Türklerin hayatı Amerikalılardan daha mı değersiz?

Daha kaç yüz bin insanımızın ölmesi gerekiyor

bunların konuşulabilmesi için?

O gün orada, Oslo’da yanlış olan,

bu görüşmenin neden dünyanın öbür ucunda,

karanlık kapılar ardında ve topluma

böyle bir konuşmanın olmadığı

bilgisi verildiği halde gerçekleşmiş olduğudur.

Asla güvenemeyeceğimiz bir siyasi profilin,

şahsi ve siyasi ikballeri doğrultusunda

pazarlıklarda bulunmuş olmasıdır.

Bakınız seçim öncelerinde

PKK terörünün durgunlaşması

ve seçimden sonra azgınlaşması

gibi kirli pazarlıkların gerçekleşmesi.

Yanlışladığımız şey

asla bir barış ve kardeşlik müzakeresinin

gerçekleşmiş olması değildir.

KARANLIK PAZARLIKLARIN

GERÇEKLEŞMİŞ OLMASIDIR.

Neyse ki doğa, karanlık odaların ardındaki

herşeyi itinayla dışavurarak planları geçersiz kılmakta.

buRAK özDEMİR (dipnot)

Bu kadar temel ve insani bir konuda, aynı değerlerde buluşamadığımız dostların burada miadı dolmuş olabilir. Bir önceki yorumdaki gibi düşünmekte ısrarı olanları sevgiyle uğurluyoruz buradan. Hepsinin yolları açık olsun. Gerçekten ama gerçekten sevgiyle.

 Bütünleyici kimlik kavramı Türk ile Biz, bu topraklar üzerinde yaşayan Türk-ler arasındaki farkı anlayabileceğinize halen inanıyorıum. Bence siz de kendinize inancınızı kaybetmeyin

Türksüz Türkiye sözü bana ait değil, bu atıflarda bulunan dostlara ait.”

*

“Türklersiz Türkiye

 isimli bir kavram türetildi bizim sayfada.

Anlamama teknolojisinde son nokta olmalı.

‘Türklere rağmen yaşayacak Türkiye’

diyen bir yazıdan.

Yazının belirttiği gibi

Türkiye Türklerden daha uzun yaşayacak.

Üstelik bunu matematiksel olarak ispatlayacağız.

Bir Türkün ortalama ömrü kaç yıl?

Kadınlarda 78, erkeklerde 71 yıl.

Peki Türkiye Cumhuriyeti?

500? 1000?

Nesiller hep aksini iddia eder.

Almanya biziz derler.

Amerika biziz.

Türkiye biziz.

Oysa hiçbir vatan,

 üzerinde yaşayanlara mahkum değildir.

ÜLKELERİN ÖMRÜ

NESİLLERDEN DAHA UZUNDUR.

Türkiye hancı,

üzerinde yaşayan her Türk ben dahil yolcudur.

Anadolu kimleri görmüştür.

İstanbul’dan kimler geçmiştir.

Türkiye, dünya yaşadıkça yaşar,

çünkü bu ülke konseptine olan ihtiyaç

dünyada hiç bitmez.”

 

“Levh-i Mahfuz’u okumasanız bile,

bu sayfada bunu anlatan

yüzlerce yazıyı okumuş olmalısınız.

Burada elçiye olmadık atıflarla

zeval getirmeye çalışacağına

kendine bir iyilik yap.

GÖZLERİNİ AÇ,

İYİ OKU VE DİNLE.

Türkiye bu topraklarda yaşayan

hiç kimseye mahkum değil.

Kendini aştın aştın.

Aşamadın.

Sen gidersin yerine, tertemiz, kin tutmayan,

uyumlu, üretken ve gerçekten vizyon sahibi

19 Mayıs İNDİGOLARINDAN

 pırıl pırıl yeni Türkler türer.

Ben ufkumu dar tutup

senin gibi konuşmak yerine

slogan atmaya başlarsam ben de giderim.

Bu topraklarda bundan kolayı yoktur,

hepimiz biliriz.

Bunun müstakbel İstanbul depremi var,

trafik terörü var,

hastalığından onlarca başka faktörüne kadar

türlü türlü mekanizması var.

Hayat acımasız.

Seleksiyon şiddetli.

Sistem ise tavizsiz.

‘Bu Türkler gider, başka Türkler gelir,

 TC her zaman baki kalır’

anafikrine itirazı olan varsa

aşağıdaki AYETİ OKUYUP

YUKARIYA BİLDİRSİN İTİRAZINI.”

“Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? BİZ, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle BİZ onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller var ettik.”

Güzel Kuran’ın Enam Suresi 6. Ayeti.

“Türklersiz Türkiye nasıl olacak ben de merak ettim.

Türkiye’de Japonlar mı yaşayacak artık?

Bu kavramı üreten dostlarımız bizi aydınlatsın lütfen,

meraktan perişan olmuş durumdayız 😄

 İnsansız dünya icad etmek gibi mi?

Bence daha iddialı bir kavram şunu bulabilirlerdi:

Çinlilersiz Çin Halk Cumhuriyeti 😄”

*

“10 yıl boyunca, denk geldiğimiz

şu Türkiye’nin en çalkantılı

politik döneminde,

en sevmediğim şeyi yaparak da olsa

yazmak zorunda kaldığım politik yazılarda,

bu karmakarışık ülkeyi ve dünyayı

bana berrak ve duru bir su gibi

kristal netliğinde gördüren,

her bir satırına kadar doğrulanan,

tek bir harfiyle dahi utandırmayan

Levh-i Mahfuz’uma şükrediyorum.

Bence herkes etmeli.

İÇİNDE HERKESE YETECEK KADAR ESENLİK VAR.

Sevgiyle”

buRAK özDEMİR

.

www.izmirliahmetkaya.com

.

BİR KİTAP HAYAL EDİN

İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.

www.dogumgunu.com.tr

www.kur-an.com

www.tanrinindogumgunu.com

.

Comments are closed.