‘BEN DEĞİL DE NEDEN SEN?’ sendromu

1adogru

.

BEN DEĞİL DE NEDEN SEN? sendromu

“İnsanlar televizyonda gördükleri muhalifleri

Levh-i Mahfuz’la karıştırabiliyor.

Bir dostumuzun bu isimlerle ilgili sorusunu

buradan bir yazıyla cevaplamak iyi olacak.

İhsan Eliaçık bey’i tanımıyorum,

insan olarak bende bıraktığı izlenim olumlu.

Fikirler konusunda zıt görünmese de

çok farklı yerlerdeyiz.

İyi niyetli fakat etkisiz bulurum

kısaca söylemek gerekirse.

Reformist dinadamları

dinin ne OLMADIĞINI anlatıyorlar.

Bu da kıymetli bir görev olsa da,

binyıldır bunları hatırlatanlar çok oldu.

Levh-i Mahfuz

TARİHTE İLK DEFA DİNİN

NE OLDUĞUNU 360 DERECE

BİR TEFSİRLE ORTAYA KOYUYOR.

Burada yapılan kitaplar yazmak değil.

Burada yapılan yaşanır bir model

var etmek bunu anlatmak.

Ben, dinin ne olmadığını

anlatmakla uğraşmıyorum.

Ki dinin bu olamayacağını

biraz aklı başında herkes

hiçbir kitap okumadan da teşhis edebilir.

Edip Yüksel isimli kişiye gelince.

Hafızamı yoklayınca 2 tane anekdot var.

Kitap ilk çıktığında, ben askerdeyken

bana yolladığı bir tebrik mesajı.

Yani belki buradaki hemen herkesten önce

bu kitaptan haberdar olmuş biridir.

Diğer anekdot ise bu tebrikten

bir kaç sene sonra bana ulaşan

‘Hadi çık karşıma tartışalım, hadi çıksana çıksana’

şeklinde mesajlar.

Sitelerinde foruma eklemişler beni,

mesaj listesinden çıkmayı becerene kadar

bir sürü mail almıştım.

Adı geçen kişinin takipçilerinin

Tanrı’nın doğum günü’ne dönük mesajlarında

gördüğüm o düşmanlık ve saldırganlık enerjisini,

fanatik dincilerde dahi görmüş değilim.

Benimle görüşmüş, tartışmış olduklarını,

onlara cevap veremediğimi iddia ediyorlardı.

Bir tane daha bedenimin olduğundan

emin olacaktım neredeyse.

Sağlıklı insan profilinde değiller herşeyden önce.

Fikir dünyaları da zaten çok ayrı yerlerde.

Dindarlara neredeyse ana avrat küfreden

 üsluplarını saymıyorum bile.

Yaşar Nuri, İhsan E., Edip Y., A. Hulusi ve

adlarını hatırlayamadığımız reformist başkaları…

Bu insanların yolu yol olsaydı

ben şu an reklamcılıktaki hayatıma

devam ediyor olurdum dostlar.

Buradayım çünkü yol bunların hiçbirisi değil.

Hepsinin faaliyette oldukları yılları toplasak

en az 100 yıl eder.

100 yılda

topluma bağrış çağrış seslenişin ardından

alınan mesafeye bir bakalım.

1 cm yol gidebilmişler mi?

Hayır, kendi küçük cemaatlerini

yaratmanın ötesine geçememişler.

Peki, bu insanlara 1000 yıl daha versek

değiştirebilecekler mi İslam dünyasını?

Hayır.

Demek ki bu insanlarda birşeyler yanlış.

Gelenekçi Müslümanlar

DEVRİME BİAT ETMİYORLAR.

İşin ilginci,

reformist Müslümanlar da öyle.

Neden?

Çünkü benden yaşlılar ve

 ‘Biz yıllardır yazıp çiziyoruz zaten bunları,

sen de kim oluyorsun?’ durumundalar.

Bu tipolojide karşılaştığım şey

 ‘BEN DEĞİL DE NEDEN SEN?

 sendromudur.

Bunu aşamıyorlar bir türlü.

Bunu bana değil

yaradanına soracaksın kardeşim.

Cevap alma niyetiyle sorarsan

cevap alırsın.

Şu an, karşıtlaştıkları dincilikle

o kadar kucak kucağa olmuşlar ki,

dedikleri şuraya geliyor.

‘Bu insanlar hep böyle şeyler yapsınlar ki,

biz de dinin böyle olmadığını

söyleyerek kıymetli olalım.

Bu insanlar böyle olmazlarsa,

bizim bir kıymetimiz kalmaz.’

Bu refleksi nitelemeyeceğim, ağır olur.

Talihsiz demekle yetineceğim.

Yaşar Nuri Bey’e

ayrı bir parantez açmak lazım.

Bunların içinde gerçeği söylemeye

en yaklaşmış ancak başarısız olmuş kişidir.

Evet, Türkiye’de belli bir kesimin

korkutulmuşluğunu gidermeye

ciddi katkı vermiştir.

Keskin söylemleriyle

muhafazakarlığı aşağılamıştır ki

bunu haketmedikleri söylenemez.

90’larda bunu TV’lerde aktif bir şekilde yaparken

bir kaza olmuş ve

Müslümanlıkta bir değişim başlatılacağı yerde,

tam tersi Türkiye’de muhafazakarlık patlatılmıştır.

Reformist din adamlarının hiçbirini

bu skandalı açıklarken göremiyorum.

Türkiye’de muhafazakarlığı

uzaylılar patlatmış olmalı.

Ve bu patlamanın tv’lerde

dindarlara yüklenen programlarla

aynı döneme gelmesi de bir tesadüf olmalı.

Ne zaman görsem

ne kadar çok satan kitaplar yazdıkları

ve aldıkları ödülleri anlatıyorlar.

Ehliyetsiz DEVRİMCİLER,

Müslümanlarda dinin saldırı altında olduğu

alarmlarını tetiklediler ve

90’larda yapılan hücumlardan

tam tersi sonuç verdi.

Levh-i Mahfuz,

Müslüman toplulukların

inanç kodlarıyla oynama,

onları değiştirme ehiliyetini

 bilgiden önce çok ciddi

ahlaki arınmaya şartlı kılar.

Yani, topluma gerçek İslam’ı anlatacak kişinin

şu kadar kitap devirmiş olması değil,

kalben saflık mertebesinde olması evladır.

Öğrendikçe saf kalabilmek,

bilgilendikçe kurnazlaşmanın tek önleyicisidir.

Topluma mal olmuş bir kişi olduğu için

açıkça söyleyeceğim.

Sevimli bulduğum bir insan da olsa

Yaşar Nuri Bey, değerli bilgilerinin yanında

kendine tapan profilde bir insandır.

O kadar kıymetli bilginin,

bu kadar temel bir sorunun üstesinden gelememesi

aslında hiç de ilginç değildir.

Bu ilahiyatçı profesörümüz,

gelenekçilerin Allah’ına tapmayacağım

diyerek çıktığı yolculukta geldiği nokta

talihsiz bir şekilde kendine tapmak olmuştur.

Tıpkı diğerleri gibi.

Kuran’da bulduklarını,

kendine bağımlı kılarak verme yolunu izlemiştir.

Bu yol kendi içinde işe yaramıştır.

Sonuçta Alman Cumhurbaşkanı’ndan bile ödül almış,

milyonlarca kitap satmış bir star kişilik olmuştur.

DEVRİM başlatılabilmiş midir?

Hayır.

Kendine tapan insanların en zararlı yanı,

diğer insanların da ona tapınması

bilinçaltı ajandasıyla faaliyet göstermeleridir.

Şeyhler bunu çaktırmadan yaparlar.

Kİ BİZ ONLARA

ŞEYHTAN KAVRAMIYLA HİTAP EDERİZ.

Yaşar Nuri bey ise bunu açıktan yapmıştır.

Müslüman toplumun tepkisi sert olmuştur.

DOĞRU, YANLIŞIN ZITTI

VEYA YANLIŞIN KARŞITI OLAN DEĞİLDİR.

YANLIŞ İLE KARŞITLAŞAN

SADECE BİR BAŞKA YANLIŞTIR.

DOĞRU, BİR ÜST DÜZLEMDEN

VE BEKLENMEDİK ANDA GELİR.

YANLIŞI KARDEŞİ GİBİ SEVER.

BU SEVGİNİN NETİCESİNDE

DOĞRULAŞTIRIR ONU.

ONUNLA SAVAŞMAZ.

CÜMLELERİMİZ BU YÜZDEN

‘SEVGİYLE’ BİTER BİZİM.

SEVGİYLE.”

buRAK özDEMİR

.

www.izmirliahmetkaya.com

.

BİR KİTAP HAYAL EDİN

İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.

www.dogumgunu.com.tr

www.kur-an.com

www.tanrinindogumgunu.com

.

1areform

.

Comments are closed.