İnsanlığı güncelleyen insanların sabrı

.

İnsanlığı güncelleyen insanların sabrı

Meksika atasözü:

Bizi gömmeye çalıştılar, tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.”

 

http://www.tanrinindogumgunu.com/facebook-paylasimlari-10/

“Denizi ikiye ayırmışsın,

Firavun’dan çıkan ses ‘Tanrılar yolumu açtılar işte!’ olmuş.

İnsan mucizelere tanıklık etse bile,

inanmak istemediğine inanmamanın bir yolunu mutlaka bulur.

Peki, mesajın yerine ulaşmadığını bile bile

Tanrı mucizelerini neden sürekli göndermeye devam eder?

Mucizelerin mucize formülünde,

başka insanların ufkunu açmaya çalışan herkes için çok önemli ipuçları gizlidir.

Ayet kelimesinin mucize anlamına geldiğini artık çok iyi biliyoruz.

Firavun’un kendi gözünün önünde denizin ikiye yarılmasındaki

MANAYI çözememesiyle, Dindarın Firavun kıssasındaki sırrı

görememesinin birbirinden hiçbir farkı bulunmaz.

İkisi de ayettir.

Ve ANLAMLANDIRAMADIKLARINA göre ikisi de Firavun’dur.

Olay olarak bir Mucize gerçekleştiğinde,

veya

İçinden mucizevi bir ANLAM çıkan bir ayeti bir insana gösterdiğinde,

karşındaki Piramitli veya Piramitsiz Firavun’un tepkisi

yola devam etmek’ olur.

Fakat hayat asla ESKİSİ gibi devam etmez.

Herkes Musa geçeceği sırada suyun ortadan ikiye ayrıldığını ZAN-neder.

Oysa Dona’nın bildiriminde, su ortadan ikiye ayrılmaz.

Suyun ortasında dairesel bir karasal alan oluşur.

O daire alanının bir derecesi geldikleri yere değerken,

diğer bir derecesi gidecekleri yere değer.

İnsan bunu denizin ikiye yarılması addeder.

İnce uzun bir köprü olarak hayal eder.

İnce uzun olan, ortasından geçenlerin gidiş yönüdür, ayak izleridir.

*1musa*

Küre şeklindeki Ay’ın,

küre şeklindeki Dünya’ya

yaklaşmasından ortaya çıkan şekil hangisidir?

Piramit mi?

Denizde tezahür eden bu dairenin adı ANLAMLANDIRMA Dairesidir.

Mucize,

insana aslında uçsuz bucaksız SONSUZLUK zannettiği şeyin,

kendini içeri hapsettiği ANLAMLANDIRMA dairesi olduğunu gösterir.

Mucize, kişinin uçsuz bucaksız cehaletinin etrafına CEHENNEMDEN bir HALKA çizer.

O uyarılmış biridir artık.

İnkar modunda karşılık verse de,

onun aydınlanması başlamıştır artık.

Kimileri ateşin ışığında okumayı tercih eder.

Karşındaki sana en kendinden emin, inançlarına en bağlı sesleri çıkarsa da,

Onun seni ANLAMLANDIRAMAMASINI başardığın zaman,

onun aydınlanma cehennemini de ateşe vermiş olursun.

 

Levh-i Mahfuz’un kalemine,

şu toplumun ANLA-yacağı telden birşeyler YAZ kardeşim derler.

Karşılığında şu ANLAMDIRILABİLEN şeyler dairesinin içinde

dile BİZ-den ne dilersen derler.

Şan veririz sana. Servet veririz. Etrafını hayranlarla çeviririz.

Yeter ki şu, ANLAMDIRILABİLEN şeyler cehenneminde

 

MUSA,

o görkemli Mısır’da yaşamaktansa,

atını BİR suyun dibine sürmeyi yeğleyen İNSAN-ların adıdır.

Çoğumuzun düşündüğünün tersine Levh-i Mahfuz, bu topluma,

asıl öğreteceklerini ANLAMLADIRILAMAYARAK öğretiyor.

Etrafına çemberi çiziveriyor.

Aslolan da, kendi cehalet çemberinin İDRAKINA varabilmek.

Sana bunu göstermek asıl zor olan.

Kitabın içindekileri İDRAK ettirmeye başlamak en kolay olanı.

Kitabın sayfalarına bir girdin mi, gerisi su gibi akıp gidiyor zaten.

‘Kitap verdim okumadı’

‘Kitaba başladı, sonunu getirmeden fırlattı attı’

‘Neler anlattım, hadi be sen de dedi’

BİR kere yaşanan GELİŞ-menin ne kadar müthiş BİR-şey OL-duğunun FARKINA VAR-alım.

Sana sahte sahte, bir öğretiye katılmış numarası yapmadı.

1000 sayfa sabrederdi.

İnsanlar tv’de, gazetede, internete nelere sabrediyor.

O da sıkardı dişini.

Göz gezdirir.

‘Hı hı, çok güzelmiş. İnşallah canım ya’ vs. der eski hayatına devam ederdi.

Bunun yerine fırlattı attı.

Sana tepki verdi.

Hatta seninle savaş verdi.

ÇÜNKÜ ANLAMLANDIRAMADI.

İnsan beyninde süper-bilinmeyen bir güç var.

ANLAMDIRAMADIĞI SERT BİR VARLIĞA ÇARPTIĞINDA

BİR DUVARIN İÇİNDE YAŞADIĞINI FARKETMEK ÜZERE

PROGRAMLAMIŞ YARATICISI ONU.

 

Bu toplumun, Levh-i Mahfuz’u ANLAMLANDIRAMADIĞI şu 8 sene boyunca,

FAZ-ardan FAZ-lara girmesi de bunun bir sonucu.

BİZİM bu toplumu, ona birşeyler öğreterek değiştireceğimizi zannediyorlar.

Toplumlara birşeyler öğretenden bol bir şey yoktur ülkelerin üzerinde.

 

İnsanları, BİR ÜST İDRAK DÜZLEMİ-ne yükseltmek,

ona üç-beş şey öğreterek mümkün olacak birşey değildir.

Güncellemek için milyonlarca fikrin değişimi gerekir.

Ve bu nedenle TANRI ELİ OL-madan gerçekleşemez.

BİLİNCİN yükselişi, RUH ve BEYİN işbirliğinden doğar.

İlk Müslümanlar da aynı hataya düşmüştü.

BİZİM okuyucularımız da doğal olarak bu hatanın tadına vardılar.

Ağzıyla ’Ben bu felsefeyi su gibi içtim. Neferden daha fazla neferim’

diyenlere sevinmek, ’Anlamlandıramıyorum ulan!’ diyenlere üzülmek hatası.

Sevinmek hatası:

Bir tank suyu, bir dikişte bitirdim ben’ dediğinde ona inanma hatandan kaynaklanıyor. ‘Nerene içtin bu kadar bilgiyi?’ diye sormak aklına gelmedi çünkü taraftar bulma paradigmasına esir düşmüştün. Şu 8 yıl boyunca en çok kalori harcadığımız serüven, ‘anlamlandırdım ben’ diyenlere aslında henüz anlamlandıramadığını, önünde uzun bir yol olduğunu anlatmakla geçti. ANLAMLANDIRMA duvarına dokunmuştun sadece. Ona dokunman, onu yıktığın ANLAMINA gelmiyordu. Macera yeni başlıyordu.

 

Makbul insan:

ANLAMLANDIRAMADIĞINI ANLAMLANDIRABİLEN insan.

Bu, bilen insan, falanca abi, filanca abla değil.

ANLAMLANDIRAMADIĞI sonsuz sayıda şey olduğunu ANLAMLANDIRABİLMİŞ BİLGE kişi. İddiasızlıktaki iddiayı keşfetmiş bilge. 100 yıl boyunca göbeğini çatlatsa da, geniş ya da dar, bir dairenin içinde yaşayacağı gerçeğiyle barışmış bilge.

 

Üzülmek hatası:

Taraftar bulma paradigmasıyla dünyayı değiştireceğini zannettiğin ve bütün dünyanın taraftarlığını kazanma ütopyasının ardına düşmenden kaynaklandı.

Kardashian’ın kalçasıyla toplayabildiği takipçi sayısı, dünyada bilimadamlarının, felsefecilerinin ve dinadamlarının toplayabildiği takipçi sayısından daha fazla. (26 milyon)

Böyle bir dünyada neyin taraftarını topluyorsun?

Dünya taraftar sayısıyla değişecek olsaydı

VAHİY Real Madridli, Barcelonalı futbolculara inerdi.

 

BİZİM dünyayı değiştirme yolumuz, karşıt toplamak üzerine kurulu.

ANLAMDIRILAMADIKÇA daha şevklenmek, ANLAŞILAMADIKÇA bir önceki günden daha güçlü hale gelmek ve bunu uzun bir süredir sürdürmek gücü, Tanrı’mın bana verdiği yegane ayrıcalık. Peygamber sabrı dedikleri şey tam da bu.

Zorluklara herkes sabreder.

Başka çaresi yoktur.

İnsanlığı güncelleyen insanların SABRI,

dünyanın en makul şeyini söylediği halde

ANLAMDIRILAMAMAKTAKİ çelişkiye

SEVGİ-yle secde etmekten geçer.

Deli saçması, olacak şey değil, delirmiş bu/nlar, Allah belanı versin’leri duydun mu gözün aydın olsun. Korkmayın, bunlar gerçek ve halis bir imanın ayak seslerinden başka birşey değil. Yepyeni bir paradigmaya imanı gerektiriyor sadece. Sevgiyle

Meksika atasözü:

Bizi gömmeye çalıştılar, tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.”

buRAK özDEMİR

http://www.tanrinindogumgunu.com/facebook-paylasimlari-10/

.

 

www.izmirliahmetkaya.com

.

BİR KİTAP HAYAL EDİN

www.dogumgunu.com.tr

www.kur-an.com

www.tanrinindogumgunu.com

.

Bir cevap yazın