KURBAN

KURBAN

“Bu ibadetin aslı 
kurban ‘etmektir’ küçüğüm.
Kurban ‘kesmek’ değil.”

“Kurban, feda etmeden gelir. 
Hayvansever olmayan bir Müslümanın 
kurban kesmesinin manası yoktur. 
Kurban sevdiğin bir şeyin fedasıdır.”

“GÖZDEN ÇIKARILMIŞ OLAN, 
FEDA EDİLEMEZ.”

“Hayvanlarla ilgili 
en ufak bir merhamet duygusu 
taşımayan kişilerin, 
yılın belli periyodlarına sıkıştırdığı 
otomatik hayvan kesimleri, 
sevilen bir vazgeçilmezin değil 
450 Türk lirasının fedasıdır.”

“ Onların etleri ve kanları kesin olarak Allaha ulaşmaz,

O’na sizden ancak takva ulaşır.”

Güzel Kur’an’ın Hac Suresi 37. Ayeti.

– çok güzel de hayvana merhamet duyan birisi onu nasıl keser ki?

Konuyu düğüm haline getiren nokta, işte tam burası.

Kurban geleneği, çıkış noktasını Hz. İbrahim’in Tanrı ile arasındaki bir diyalogdan alır. İbrahim Tanrıdan güzel gönüllü bir evlat ister. Ve istediği güzellikteki evlat kendisine verilir. En büyük hayali gerçek olan İbrahim’in sistemin ilkeleri gereği bir bedel ödemesi gerekiyordur. Sistem, İbrahim’e rüyasında oğlunun boğazını kestiğini gösterir durur. İbrahim, bunu Tanrının bir isteği olarak yorumlar. Rüyada kendisine gösterileni oğlunun da onayını alarak yapmayı göze alır. En büyük hayalini iade etmekten sakınmaması, sistemin takdirini kazanır. İbrahim sınavdan geçer. Fakat ‘kesim’ işlemi gerçekleşmez. Çünkü evlat da bir özgür iradedir. Babasının karmasından dolayı onun kendi kaderinin göz ardı edilmesi sistemle çatışır.

Her insan, kendi hayatının başrol oyuncusu olmak üzere gelmiştir.

Kimse kimsenin hayatının figuran kadrosunda olmak için doğmamıştır. Bu nedenle evladın kurban edilmesi verilen yeni bir ilhamla durdurulur. Bunun yerine, ondan evladı kadar sevdiği bir başka şey fidye olarak istenir.

İbrahim’in bir hayvanı kesmesinde ki amaç, hayvanın etinin ve kanının Tanrıya ulaştırılması değildir. İbrahim’in kurbanı, İbrahim’in evlat sevgisine yakın bir sevgiyle bağlı olduğu bir başka varlığın fedasıdır. Dinler mitolojisinde İbrahim oğlu İsmail’in hayatını kurtardığı için mutlu bir biçimde kurban keserken resmedilir. Oysa İbrahim’in hayvanın fedası aşamasında, yüreğinden parçalar kopmuştur. İbrahim, çok sevdiği koyununu gözyaşları içinde feda eder.

İSLAMIN FİDYE KAVRAMI, EN SEVDİĞİN ŞEYİ KORUMAK ADINA,

ONDAN BİR SONRAKİ EN SEVDİĞİ ŞEYİN FEDASIDIR.

Oğlunun hayatı bağışlanan İbrahim’in hayvanını fidye olarak vermesi, ilgili ayette aziym ile altı çizilerek verilmiştir. Oğlunun hayatı bağışlansa da İbrahim, azametli bir kurban vermekten kaçamamıştır. Bu öykünün sonunda İbrahim, hiç de anlatıldığı gibi mutluluktan uçan biri olamamıştır. Bedel tahsilatının yarattığı travmayı yaşamaktan kaçmamış, kaçamamıştır.

Elbette ki insan hayatında bir koyunun kurban edileceği günler de olabilir. Fakat bunun için o koyunun insanın kıymetlilerinden, onun biricik varlıklarından biri olması gerekir.

Yılda 6 milyon keçinin, 10 milyon sığırın ve 25 milyon koyunun yetiştirildiği bir ülkede, hayvansal kurbanların manevi hiçbir değeri yoktur. Bu hayvanlar, hayvancılık sektörünün bir gerçeği olarak kurban bayramı olmasa da zaten kesilecektir.

Bol olan, yokluğunun yaşantıyı değiştirmediği, yerine yenisinin hem de kolaylıkla gelebildiği bir şeyden vazgeçiş asla ve asla ‘FEDA’ değildir.

Geldiğimiz noktada Müslümanların pek haz etmedikleri varlıkları, canlarını yaka yaka kurban etmelerinin onlara manevi bir kazanım getirmek bir yana olumsuz BEDEL yüklediğini söylemeliyim.

SEVMEDİĞİ CANLIYI FEDA EDENLERİN,

SEVDİĞİ CANLAR TEHDİT ALTINDADIR.

ACI FAKAT SONUNA KADAR GERÇEKTİR.”

DONA – Doğrudan Ona
Kur’antum Kur’an-ı Devrim 
Levh-i Mahfuz’dan

www.tanrinindogumgunu.com

Bir cevap yazın