NE, NEDEN?

NE, NEDEN?

Bir sorun ile karşılaştığınızda 
ortadaki belirsizlik, 
sorunun nedeni değil, 
sorunun NE olduğudur. 

Eğer NE olduğunun
tam bilincinde değilsek
sorunu nasıl çözebiliriz?
Sorunun çözümü nerededir
sorusunun yanıtını zihin mi yoksa
bilinçaltı mı diye mi arayacağız.
Bunlardan biri de olmayabilir,
hatta sorunu kim çözer ya da
ne çözer sorularının da
sorulması mı gerekir?

Sorunlarımızı çözmek için tercih
ya da biçim gibi yöntemleri
kullanmaya kalkıştığımızda da
YARGILAMA yapmamamız gerekmektedir.
Peki, asıl sorgulamamız gereken
yargılar mıdır yoksa inançlar mıdır?

En iyisi siz daha fazla belirsizliğe kapılmayın, 
LEVH-İ MAHFUZ ile buluşun. 
Hakikat ve Sevgi ile bütünleşin 
tabi ki de arının. 
SEVİN, SEVİLİN.

Varolduğumuz şu anda
biz insanların farkında olmadığı şey
hayata karşı inatçı,
aralıksız bir direnç içinde olduğumuzdur.
Bu direnç bizleri Özgürlükten,
İlhamdan ve her şeyin ötesinde
Tanrısal Yaratıcının kendisinden
sürekli ve sabit bir farklılık
konumunda tutuyor.
Yani, bizler zihnimizin çöllerinde
amaçsız bir biçimde dolaşan
yersiz yurtsuz insanlarız.

Direnç bizi sürekli olarak endişe
ve ruhsal, zihinsel, maddi ve
manevi yoksulluk konumunda tutuyor.
Bizler akıp gitmek yerine
sürekli bir direnç konumunda
olduğumuzun farkında değiliz.

O nedenle bu farkındalığı yakalamanız için 
sizlere LEVH-İ MAHFUZ’u öneriyoruz. 
Farkında olmalısınız.
ARINMALISINIZ.
Anbean ruhumuzda olup biten şeyler,
aynı anda tüm ruhlarda da olmaktadır.
Bunu fark etmek
öyle muhteşem bir şeydir ki.
Daha da muhteşemi,
bilinçaltı zihnindeki bu anıları temizlemek
ve ruhsal bedeninde
ve her şeyin ruhunda onları
Tanrısal olanın düşünceleri,
sözleri, davranışları ve hareketleri ile
değiştirmek için
Tanrı’ya çağrıda bulunabilecek olmanın
kıymetini bilmektir.

Levh-i Mahfuz ile buluşun,
O sadece günümüzün değil 
O son 1000 yılın Kur’an Tefsiridir. 
Kırın, dökün tüm inanç duvarlarınızı, 
özgürleşin ki SEVEBİLESİNİZ.

www.izmirliahmetkaya.com

Bir cevap yazın