Şer-i Etik

“20.20 Güne-Eşlenme Fazı.

Bugüne kadarki en büyük 

Levh-i Mahfuz yüksellenmesi*. 

☀️

En uzun inzivamın içinde yazdıklarımın %10u GüneEş Dil kitabı. 

Aynı zamanda en son yazdığım %10. 

En aciliyetli gördüğüm içerik bu çünkü.

Uhrevi içerikler insana cazip. İnsan meraklı. Oysa üstüne basmakta olduğumuz Dünyanın yanmakta olduğu gerçeği duruyor önümüzde.

Yeni uhrevi bilgilerle donanıp, içselleştirip yükselecek vakit, şu an için yok. Sen meseleyi kavradığında, Ruhun gıcır gıcır olduğunda, Dünya olmayabilir. Dünyada olmayabiliriz.

Hadi hep beraber Ahiret perdesinin ötesine geçelim desek, kimse istemez. Doktor hastasın dediğinde 20 ilaç kullanman gerekirse, hepsini kullanırsın. Çünkü Dünya önemli. Yapmamız gerekenler var. Burada bulunmamızın bir nedeni var herşeyden önce. Çocuklarımız var bu berbat dünyanın içinde. Bir durum bundan daha berbat nasıl olabilir?

Bu Dünyayı, öncesinde Türkiye-yi yaşatmalıyız ve bunun tek yolu değişim. İlham perim bana bu değişimin kalbinin Dil olduğunu gösterdi. Ben de o sese tabi oldum. Her zaman olduğu gibi. Yazarına sürpriz olan kitap okuyucusuna nasıl olmasın? Güzel bir sürprizdir umarım.

Yeni bir dil olmanın ötesinde Güne Eş Dil, Levh-i Mahfuz-un Şeriatıdır. Yani uygulaması. Somuta bürünmüş hali. Şeriat kelimesini görünce korkmayın hemen. O da değişti. İnsanlığın Adalet ihtiyacına karşılık verebilecek şekilde yenilendi. Şer-i Etik* artık o. 

Beklentileri karşılamak vasat başarıdır. Asıl olan, insana beklemediğini vererek tatmin yaşatmakta ve onu uçurabilmekte saklı. Sürprizde daha fazla tekamül var. Beklentilerimizi yaratan şey genellikle ezberlerimizdir. Ezboz* Ezber bozmak gibisi yoktur. Ve aslolan Özbir-lemektir. Ezberlemek değil.

İnsanların İlahiyatla ilgili yanlışlarını, önyargılarını hatta saptallıklarını* umursamayın. Uhrevi bilgilerinin hepsi bir parmak şıkırdatmasında değişecek. Mezarda. Gıcır gıcır olacak herkes.

Doğa, çocuklar, kadınlar, erkekler acı içindeler. Yaşam, artık kilitlendi. Felaket senaryoları artık gelecek kipinde değiller. Haber bülteni oldular.

Güne-Eş Dil bir kaçınılmaz. Deli değilim, bu ortamda fantezi kuracak, deneme yapacak durumum bulunmuyor. Bunun eflatunu yok mu denecek lüks de yok ve bizim kütüphanemizde müşteri her zaman haksızdır. Kendini müşteri zannetme hatasına düştüğü için. 

Bu okuyucu aile, her ne kadar o gibi kelimelerde buluşuyor görünse de, Levh-i Mahfuz asla dinle sınırlı bir konu değil. Hiç olmadı. Kişinin, bu yeni dil hareketini ve çıkışını küçümsemesi, Hakikati dinden ibaret zannetme cehaletinin bir ürünü. Hakikat herşeydir. Hakikat herşeyin içindedir. Veya içinden dışlanmıştır. Herşey ondan pay alır veya onun hışmına uğrar. 

🙏🏻

Kadim dostum Meryem, LOI-yi beklediği süreçte vefat etti. Sevgi dolu Muttalip Kurt amca, geçen gün burada ‘ben de varım’ dedi  Oy-unu tek cilt kitaptan yana kullandı, kitabı kargoya verilemeden, covid-den onu da yitirdik. Vakit az. Hepiniz, hepimiz yolun sonundayız artık. Tüm samimiyetimle, kalbimin içinden söylüyorum ki: Bu kitap çıkış sürecine ve güzelliklerine doyamadım. Ve bunda bir daha böyle bir güzellik yaşayacak zamanımızın olup olmadığını bilememek ağır bastı. Bu kitap bu bilinçle yazıldı, lütfen bu bilinçle okuyunuz. Bu ciddiyet üzerinize yerleşirse o zaman kitabın pozitif enerji ve neşe kaynağı yanının tadına daha güzel şekilde varılır. 

Okuyucu ailemiz için de büyük ve güzel bir sınav bu nokta. Bambaşka bir tarz var. Din yok, dil var. Ayet yok, mantık ve yaratıcılık var. Dünyanın dört yanına yayılmış bu şeffaf topluluk için, rüşdünü ve dinsel bir toplanma olmadığını ispat için de mükemmel fırsat Güne Eş Dil. Ben bu aileye sonsuz güveniyorum. Başka hiçbir toplanmada, böyle bir manevra gücü bulamazsınız. Şükür ki bende bu yetenek gömülüymüş, bambaşka tarzda, hiç öncü, artçı değil başlı başına dev bir kitap çıktı ortaya. Şükür ki sizlerde de bu yetenek ve manevra gücü yüklü ki, daha kitabın kapağını görmenizle birlikte kitabın yeni ortak dilinde buluşmaya başladık.

Olabilecek en neşeli kitap formu ve içeriğinin ardına yüklenmiş bilgiler, sizi yorabilecektir. Çok normal bu. Başağrısı olur. Bir sonraki paragraftaki kahkahayla gider. Sonrasında da dilinizin tuhaf ve anlamlı şekilde sürçmeye başladığını göreceksiniz. Neler oluyor dediğini şeyin adı Güne-eşlenme*dir.

Tekrar okunabilirliği en yüksek kitabımız Güne Eş Dil. En az 4-5 okumayı tavsiye edebilirim. Ben, yazdığım şeyin aslında ne olduğunu matbaaya yakın kavradım. 

Bizim kitaplarımız çoğunlukla hediye olarak yayıldı, halen de öyle yayılıyor. Hediye edilme vasıfları bu kitapta en doruğa vardı. Çünkü dil, paylaşıldıkça aktifleniyor. Sizi anlayabilen birilerinin olması gerekli. Ve bu kitapta ‘din felsefesi mi? ben almayayım’ deme şansı yok. ‘Ben dil kullanmıyorum’ diyemeyecek hiçbir insan. Hadi bakalım kim deli, kim ileri? Yaşayan her canlının bir dili var. Ve o dile, zamana bağlı güncellemeler inmek zorunda. Güneş olmadan yaşayamıyor kimse. Güne Eş D.il vitamini. Sayfanın toptan yeniden katlanmasının hemen öncesinde 20.20 Güne-Eşlenme Fazı.” buRAK özDEMİR

☀️

Yeni Kitap Duyuru / buRAK özDEMİR / 23 Nisan 2020

www.dogumgunu.com.tr

DOĞUMGÜGÜ KİTAPÇISI

HELAK mekanizması Güzel ülkemiz için ilahi planda işletiliyor.

.

Güzel ülkemiz için ilahi planda HELAK mekanizması işletiliyor.

“Hep birlikte bunların yaşanmaması için

çok ter döktük.

KADERİ DEĞİŞTİRMEK MÜMKÜN

FAKAT ONDAN KAÇMAK

NE YAZIK Kİ MÜMKÜN OLMUYOR.

Güzel ülkemiz için

ilahi planda HELAK mekanizması işletiliyor.

Dün-yada her ülkede sıkıntı var

ancak hiçbir ülkenin manevi sıkıntısı ve sıkışmışlığı

bizim ülkemizinkinin yanına bile yaklaşamaz.

HELAK mekanizması işliyor çünkü.

Bilgiye en yakın yerde olmanın

şiddetini yaşıyoruz.

10 yıldan beri yazageldiğimiz üzere,

bunun daha fazlası olacak.

Onun da fazlası olacak.

Kavanozun ağzı kapatıldı.

Hızla çalkalanıyoruz.

Şahsım ve ideallerim olarak,

her zaman olduğum yerde olmaya,

yüzümü döndüğüm yere

bakmaya devam edeceğim.

Bu kavanozun içinde

yapabileceğiniz tek şey doğru olmak,

doğru durmak

ve ne kadar karizmatik durursa dursun

ESKİ ÖĞRETİLERİN TÜMÜYLE

İLİŞİĞİNİZİ KESMEKTİR.

ESKİ İNANIŞLARI YAŞATMAYA ÇALIŞAN HERKESİN

ÇALKALANA ÇALKALANA İÇİ DIŞINA ÇIKARILACAK.

Sizi ağırlaştırdığından bihaber olduklarınızla

denizin dibini ağır ağır boylamamak için,

KENDİNİZİ VE SEVDİKLERİNİZİ HAFİFLETİN.

ÖZGÜRLEŞİN.

LEVH-İ MAHFUZ

HELAK SİGORTANIZ OLSUN.

Helak 100 kişinin ölmesinden ibaret bir oluşum değil.

100 kişi öldü, belki de onlar hiçbirşey hissetmedi bile.

Helak olanlar geride kalanlardan başkası değil.

HELAK İNSANI GÜNCELLENMEYE İTEN

MANEVİ SIKIŞMA.

VE BU ÖLÜLERE DEĞİL

DİRİLERE HİTAP EDEN BİR SİSTEM.

Elçinin yolunda olanlar helak edilemezler,

çünkü zaten güncellenmişlerdir.

Ve bu yüzden manevi bir sıkışma yaşamazlar.

Dünya perdesinde, her sağlıklı insan gibi

olan bitene duyarlılık gösterir, üzülürler

fakat tüm bunlar onlarda

manevi bir sıkışma meydana getirmez.

Herşeyin bu ANDA olduğuna

inanmanıza engel oluşturuyorsa,

karma/kadere inanmamanızda yarar olabilir.

İhtiyacımızın olduğunu söylediğimiz bazı bilgileri,

kopya çekip tekamülü ileri sarma amaçlı merak ediyoruz.

Merak etmek olmasa da,

sadece yaşanarak

idrak edilmesi gereken fazları sızdırmak

ilahi planda müsadesi olmayan bir elçilik biçimi.

Sevgiyle.”

buRAK özDEMİR

BİR KİTAP HAYAL EDİN

İçinden SONSUZLUĞUN kitabı

Kur-an-ı Kerim çıkacak

www.dogumgunu.com.tr

Evet, hepimize uğrayacak bu virüs ama ne kadar geç uğrarsa o denli şanslı olacağız.

vvv

“Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Bu virüsten kaçış yok arkadaşlar. İstisnasız hepimiz yakalanacağız. Ama ne kadar geç yakalanırsak o kadar iyi, bunu en sonda açacağım. Aynen grip virüsünde olduğu gibi önümüzdeki yıllar, on yıllar boyunca bu virüsle yaşamayı öğreneceğiz. Emin olun bu kesin. Şu an alınan karantina, tatil, izin vb önlemlerinin tamamı virüsün yayılma hızını yavaşlatıp, sağlık sektörünün çökmemesini sağlamak üzere alınıyor.

Virüs dediğimiz şeyler aslında öldürücü, şeytani birer düşman değiller. Onlar da aynen bizim gibi üzerinde konuşlandıkları alan sayesinde yaşayan canlılar. Zaten genelde hayvanlardan bize geçiyorlar ve evet, hayvanları genelde öldürmüyorlar. Çünkü kendileri de yaşamak için üzerinde yaşadıkları canlılara muhtaçlar. Yüzyıllardır hayvanlarla beraber yaşamaya alışmışlar.

E peki biz neden ölüyoruz? Çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Virüs kendini hala hayvan vücudunda zannediyor. Yeni yerleştiği konağın şartlarını henüz bilmiyor. Belli bir süre geçtikten sonra hem bizler onlara bağışıklık kazanacağız hem de onlar kendi sonsuz yaşamları için mutasyona uğrayacaklar. Böylece beraber yaşamaya alışacağız.

Mesela aranızda herpes labialis adlı virüsü duyan oldu mu hiç? Duymadınız ama kendisi dünyanın en yaygın virüslerinden birisi ve bir kere vücudumuza girdikten sonra biz ölene kadar vücuttan atılamıyorlar. Peki ne yapıyor bu virüs? Dudağınızda uçuk çıkarıyor. O kadar işte. Bizi öldürmüyor çünkü biz ölürsek kendisi de yaşayamıyor.

Grip virüsü de hemen hemen öyle. Öldürücülük oranı %0.1 civarı ve genelde zaten vücudunda kronik sorun olanları öldürüyor. Her sene ve her sene dünyada yarım milyar insan grip virüsüne yakalanıyor. Bu şekilde birlikte yaşamaya alıştığımız tonla virüs var. Corona virüsler (sars, mers vb) ile de yaşamaya alışacağız (tabii mers ile belki 1000 yıl sonra).

Sadede gelirsem, dediğim gibi hepimiz bu virüse yakalanacağız. Hatta belki birçoğumuz yakalandı bile ama fark etmedi. Ve hatta hastalığı da atlattı. Vücudu virüsle yaşamaya çoktan alıştı ya da virüs o vücutta yaşayamadı ve başka konaklara geçti. Bu konuda en güzel örnek Diamond Princess gemisi. Gemideki 3700 kişinin 700’ünde test pozitif çıkmış. Ama bu 700 kişinin 350’si hastalığı hissetmemiş bile. Ve hala da çok sağlıklılar. Yatak döşek yatmıyorlar. Ki yaş ortalamaları da baya yüksek.

Peki neden böyle? Çünkü o 350 kişinin bağışıklık sistemi çok güçlü. Yani bu hastalıkta en önemli şey bağışıklık sistemi. Aramızda bağışıklığı iyi olanlar, spor yapanlar, doğru besinleri alanlar, sigara içmeyenler vb. bu hastalığı belki hissetmeyecek bile. Belki hafif bir grip gibi atlatıp hayatlarına devam edecekler.

Ne yapmak gerekiyor? Öncelik vücut direnci. Spor ve hareket. Sonrası beslenme. Özellikle meyve sebzeler ile daha spesifik şeyler, mesela sarımsak, yoğurt, kefir, yeşil çay vb. Sonrası ise besin takviyeleri. Özellikle c vitamini, çinko, beta glukanlar (1.3 ve 1.6) ve kara mürver ekstresi. Meyve sebzeler ve takviyeler eğer kendinize de dikkat ederseniz bu kışı atlatmanızı sağlayabilir. Çünkü bağışıklık sistemini çok dirençli hale getiriyorlar.

Dediğim gibi, bu virüsle yaşamaya alışın. Önümüzdeki yıllarda, hatta belki aylar ya da haftalarda mutasyona da uğrayacak, ya daha ölümcül olacak, ki kendi de kaybeder, bu yüzden bunu düşük olasılık görüyorum, ya da o da bizimle yaşamayı öğrenecek. Aşısı bulunsa bile mutasyona her uğradığında aşı işlevini kaybedecek. Grip aşıları da öyledir. Sizi sadece geçmiş senelerin grip virüslerinden korur. Yenilerinden değil. Yani tam koruma sağlamaz. Tam koruma her zaman için bağışıklık sisteminizdir.

Fakat dediğim gibi virüsün canlılığını devam ettirebilmesi için bulunduğu konağı öldürmemesi ve başka konaklara geçebilmesi gerekiyor. Bunun için de mecburen mutasyona uğramak zorunda. Mutasyon dediğimiz şey ise nesille alakalı ve virüsler çok hızlı üreyip öldükleri için bizlerde yıllar alan nesil değişimi onlarda saatler alabiliyor. Bu sayede çok hızlı mutasyon geçiriyorlar. Ve büyük bir olasılık süre geçtikçe virüs bulaştığı kişiyi öldürmeyecek şekilde mutasyon geçirecek. Yani bu virüsü ne kadar geç kaparsanız tehlikesi o kadar az olacak.

Evet, hepimize uğrayacak bu virüs ama ne kadar geç uğrarsa o denli şanslı olacağız. Bu yüzden olabildiğince evden çıkmamak, hijyene dikkat etmek, gerekli şekilde beslenmek, hareket etmek ve gerekli takviyeleri almak gerekiyor. Bunları yapanlar emin olun hepimizden uzun yaşayacak.”

Özet

1- Kendinizi karantinaya alın. Virüsle en geç temas edenler en şanslıları olacak

2- Hijyen. Olabildiğince temizliğe dikkat edin.

3- Meyve sebze yiyin.

4- Bağışıklığa iyi gelen sarımsak, kefir, yoğurt gibi besinler tüketin.

5- Bağışıklığa çok iyi gelen besin takviyeleri ve vitaminler alın. Örnek: beta glukanlar, c vitamini, çinko, kara mürver ekstresi vb.

6- Hareket edin ve evinizde spor yapın.

7- Sigarayı bırakın.

8- Bol su için.

.

.

Lütfen yaşlı insanlara ACIYIN… ONLARIN HAYATI SİZİN ELİNİZDE…

coronavirus-graphic-web-feature

Lütfen yaşlı insanlara ACIYIN… ONLARIN HAYATI SİZİN ELİNİZDE…

İtalyan Doktor Daniele Machini İtalya’daki dehşeti ve virüsün boyutunu anlatıyor.

“Büyük bir trajedi yaşanıyor ülkemizde. Yaşlı hastalar ölmeden önce ağlayarak bize yalvarıyorlarken yakınları ile vedalaşmak istiyorlar. Tek başına ölmek istemiyorlar… Yakınları ile kamera aracılıyla vedalaşıyorlar. Ölmeden önce bilinçlerini kaybetmiyorlar. Komaya girmiyorlar. Can çekişiyorlar. Boğuluyorlar.

Her şeyin farkındalar. Genelde karı koca aynı gün ölüyorlar. Çocukları torunları uzaktalar. Bu hastalık gripten çok çok daha ağır geçiyor. İnanın çok çok daha farklı. Lütfen ona grip demeyin.  Alakası yok. Hastalar en az 7 gün 10 gün evde kalıyor. Kimseye bulaştırmak istemiyorlar. Ateşleri çok yüksek. Ağırlaşınca geliyorlar çünkü artık dayanamıyorlar boğulma hissine. Nefes alamıyorlar. Oksijene ihtiyaçları var.

Bu virüs için ilaçlar çok az. Biz sadece yardım etmeye çalışıyoruz. Ama her şey hastaya bağlı. Erken ya da geç hastaneye gelmeleri hiç bir şey değiştirmiyor. Son aynı son Yaşlılar dayanamıyor. Hemşirelerin gözlerinden yaşlar akıyor. Herkesi kurtaramıyoruz farkındayız. Hayati fonksiyonlar düşük olanların sonu belli. Makineler yalan söylemiyor. Çok acil yeni yataklara ihtiyacımız var. Ağırlaşanlar çok fazla. Hastanelere akın akın geliyorlar. Şaşkın surat. En ağır hastaların isimleri kırmızı ile yazılı ki artık başka bir renk yok. Herkese ayni prosedürler uygulanıyor. Hastalık aynı. Yaygın Pnömoni çift taraflı. Lütfen söyleyin. Hangi grip bunu bu trajediye sebep olur?

Grip bu kadar bulaşıcı değildir ve çok nadir pnomoniye dönüşür. Bu virüs ise çok farklı. İnanılmaz bulaşıcı ve inanılmaz ağır seyrediyor belirli bir grup için. Genç insanlarda basit bir grip gibi geçen hastalık yaslılarda değişiyor. Bizim ülkemizde yaslı insanlarımız çok ve 65 yaş üstü neredeyse herkesin kronik hastalığı bulunur. Diyabet, yüksek tansiyon. Ne yazık ki ağır hasta olan gençler de var. Onları görürseniz genç olduğunuza sevinme sebebiniz kalmaz. Hastanede artık cerrah ortopedi uzmanı kadın doğum göz ya da cildiyeci artık yok. Hepsi korona virüs savaşçısı oldu. Bütün bölümler bu hastalıkla savaşıyor. Hastalar saat başı  çoğalıyor. Test sonuçları arka arkaya geliyor…

Pozitif. Pozitif. Pozitif. Bütün hastaların evrakları üzerinde ayni şikâyetler yazılı. Yüksek ateş. Nefes darlığı. Öksürük. Boğulma hissi. Çoğu yoğun bakımda. Bazıları zor nefes alıyor oksijen maskeleri altında. Bazıları artık almıyor. Yoğun bakım üniteleri doldu. Yenileri açıldı. Oksijen makineleri altından değerli.

Artık hastanede ameliyatlar yapılmıyor. Ameliyathaneler de yoğun bakıma dönüştürüldü. İnanamıyorum. Her şey o kadar çabuk gelişti ki Hepimiz çok yorgunuz. Kimse durmak istemiyor. Herkes gece yarılarına kadar hastanede. Doktorlar hemşire gibi çalışıyor. Ben bir doktor olarak 2 haftadan beri evime gidemiyorum, ailem için korkuyorum. Bulaşırsa onlardan da yaşlı akrabalarımıza bulaşır. Kamera ile çocuğumla görüşüyorum. Ara sıra fotoğrafına bakıyorum. Ağlıyorum.

Bizim suçumuz yok. Sizin de suçunuz yok. Bize bu hastalığın bu kadar tehlikeli olduğunu söylemeyenler suçlu. Bizden sakladılar. Basit bir grip gibi lanse ettiler. Oysa durum farklıydı. Önlem alınmadı. Geç kalındı. Lütfen evlerinizden çıkmayın. Bizi dinleyin. Sadece çok acil durumda çıkın. Kesinlikle markete alışverişe gitmeyin. Bu en kötüsüdür. Herkes ilk önce oraya gider. Hasta birisi ile orada  görüşmeniz büyük olasılıktır. Kapanmaya az kala gidin, az insan varken alış veriş yapın. Basit maskeler kullanın. FFP2 FFP3’leri bize bırakın. Artık maske bulmak çok zorlaştı. Bizim de sağlığımız risk altında. Bazı doktorlarımız artık virüs taşıyıcısı oldular. Onlar da ne yazık ki en yakınlarına bulaştırdı. Bir çoğunun akrabası hayat ile ölüm arasında. Kaybedilmek üzere.

Lütfen kendinizi koruyun, önlem alın. Yaşlılarınıza söyleyin dışarı çıkmasınlar. Hastalarınıza da yasaklayın. Yiyeceklerini siz alın.

Bizim evde kalma seçeneğimiz yok. Bu bizim işimiz. Son günlerde hiç alışık olmadığımız işler yapıyoruz. Ama yapmak zorundayız. Bizim görevimiz insanları kurtarmak. Bunu bazen başaramasak da  ağır hastalara yardım edemesek de son dakikalarına kadar yanlarındayız. Biz doktorlar sürekli risk altındayız. Eskiden de öyleydik. Hasta AIDS’li ya da hepatitli olup olmadığını bilmeden kan testlerini yapıyorduk. Bazen iğne bizim elimize de batıyordu. Korkuyorduk.  Acaba bulaştı mı diye kendimize de testler yapıyorduk. Sonra da mide bulantılarına sebep olacak ilaçlar almak zorundayız. Ve ne yazık ki her üzüntümüzü de evimize taşıyoruz. Tamamen insanca davranıyoruz. Eğer ağır hastayı tedavi edemesek bile acılarını en aza indirmeye çalışıyoruz. Şimdi bize KAHRAMAN diyorlar. Oysa daha dün bizi suçluyorlardı. Yarın her şey geçtikten sonra bizim yaptıklarımız da unutulacak. Her şeyin unutulduğu gibi.

Simdi düşünelim hep birlikte. Biz doktorlar hastanede bulunan insanların yaşamlarına dokunabiliyoruz. Onları yaşatmaya çalışıyoruz. Lütfen epidemiden uzak olsanız da dikkat edin. Kalabalık yerlerden uzak durun. Sinemaya müzeye spora gitmeyin. Lütfen yaşlı insanlara ACIYIN… ONLARIN HAYATI SİZİN ELİNİZDE…

Siz ise bizden çok daha fazla insanın hayatına dokunabilirsiniz. Onları koruyabilirsiniz. Bunları paylaşın. Tüm dünya okusun. Henüz çok geç olmadan.”

Italya Bergamo Humanitas Gavatseni hastanesi.

Dr. Daniele Machini

.