BİR KİMSE İÇİN HER ŞEY OLAMAYIZ

 

BİR KİMSE İÇİN HER ŞEY OLAMAYIZ

 

İlişki kurma ihtiyacımız doğamız gereğidir. Sevgi ve şefkat vermek ve sevgi ile şefkati almak, yani bir enerji alışverişi ihtiyacı insan deneyiminin bir parçasıdır. Sevgi de şefkat de enerjidir. Bu parçamızı inkar ettiğimizde, bu kendimizi besinden mahrum etmek gibidir, AÇLIK artar. Önemsenmemiş açlık artmaya devam eder, ta ki bir gün gelip de kontrol altına alınamayıncaya dek. Sonrasında, bu açlığı doyurma arzusu kişinin en büyük SORUNU haline gelir. Bu karşılanmamış ihtiyaç, daha sonraları bu hayatta yükselebilir veya başka bir ömüre dek yüzeye çıkmayabilir.

AYRICA BEDENDE HASTALIK VEYA

RAHATSIZLIK OLARAK DA ORTAYA ÇIKABİLİR.

Bir eksiklik çocukken SEVGİ ve ŞEFKAT alamamaktan kaynaklanabilir. Bu kalıp yerleştiyse, kişi sevgiyi ve şefkati, sürekli inkar etmeyi öğrenir. Sevgiye izin vermeyecektir çünkü bunu haketmediğine dair şuuraltı bir inancı vardır. Sevgiyi kendine çekebilir ve sonra onu geri itebilir. Ancak CİNSEL BİRLEŞME yoluyla tamamlanma arayabilir ama duygular yükseldiğinde, hisleriyle baş etmekte zorluk çekebilir.

Sevgi ve şefkat birlikteliliğinde veya ilişkisindeki bir eksiklik ise MUHTAÇLIK yaratabilir. Bu muhtaçlığın şiddeti kişinin nasıl bir ilişki kuracağını belirleyecektir. Muhtaçlık o kadar güçlü olabilir ki kişi, asla platonik bir ilişkiye sahip olamayacaktır. İlişkileri hep, “İŞTE ARADIĞIM BU OLMALI” gibi aşırı uca doğru yönelecektir.

Pek çok insan, başlangıçtaki bu sinerjik deneyimle evlenir.

“O BENİM BİR TANEM; BAY/BAYAN DOĞRU’YU BULDUM”

Duygusuna kapılmışlardır ve birkaç yıl sonra ise fark ettikleri şu olur:

“BUNA DAHA FAZLA DEVAM EDEMEM, BU DOĞRU DEĞİL” veya,

“EVLENDİM, ÖYLEYSE BUNU YÜRÜTMELİYİM”

Sevgiye ve şefkate karşı nasıl açık kalırız? Sevgiyi ve şefkati o kişiye yapışmaksızın ve gerçeklik olmayan bir şey dilemeksizin nasıl açık tutabiliriz?

Bu zihinsel bir karar aracılığıyla yapılamaz. Duygularımıza açık kalarak ve temas halinde kalma süreciyle; duyguların YAZMA, DANIŞMA, arkadaşlarımızla KONUŞMA aracılığıyla ifade edilmesiyle olur. Bu süreçte, kendimizi aşırı duygusallıktan özgürleştiririz. Talepler ve beklentiler bu aşırı duygusallığın içinde yaşar. BİZ bunu salıverdiğimizde, BAKIŞ AÇIMIZ değişmeye başlar ve o kişiyi daha net görebiliriz. SEVGİ çok gerçek olabilir ama duygusal katmanda yapışıp kalan BEKLENTİLERİ BIRAKMAYA İHTİYACIMIZ VARDIR.

Bunun için AYNA ile ÖZELEŞTİRİMİZİ yapmış ya da yapabilir durumda olmamız gerekir. Özür dilrim,beni affet, teşekkür ederim, seni seviyorum…

Sevgi ve şefkate kapıyı kapamaktan nasıl kaçınabiliriz?

Bir kişi bize duymak istemediğimiz bir şey söylediğinde, zihinsel olarak kendinize, “ONUN NE DEDİĞİNİ DİNLEMEK İSTİYORUM ÇÜNKÜ ONUN BAKIŞ AÇILARINA VE DUYGULARINA SAYGI DUYUYORUM. DİNLEYEMEZSEM, ENGELLENMİŞ HALE GELİP KENDİNİ KAPATACAK VE BU DA İLİŞKİMİZDE BİR UÇURUM OLUŞTURABİLİR.” Demeye gayret edin. Açık olun ki böylece, o da tıpkı yakın bir arkadaşı ile konuşuyormuş gibi düşüncelerini paylaşabilsin. Durumunuzu kelimelere dökmeye gayret edin: “SENİN YANINDA OLABİLMEYİ İSTİYORUM AMA İÇİMDE ŞU AN YAŞANILMASI GEREKENLERİ DENEYİMLEMEKTEYİM. HAYDİ BUNUN ÜZERİNDE ÇALIŞALIM, LÜTFEN KENDİNİ BANA KARŞI KAPAMA, BEN DE SANA KARŞI KAPANMAMAYA GAYRET EDECEĞİM.” Unutmayın, diğer kişi için her şey olabileceğinizi düşünmeniz gerçekçi değildir. Sınırlamalarımız vardır.

Bir kimse için HER ŞEY olamayız.

Ne yazık ki bir ilişki bittiğinde verilen en genel tepki, KIZGINLIK ve ÖÇ ALMA arzusu hissetmektir. Bir ilişkinin değişimi sırasında İNCİNMİŞLİK ve KIZGINLIK deneyimlemek normaldir. Bu hisler kabul edilmeli ve onlarla başa çıkılmalıdır ama korunup büyütülmeleri gerekmez. Ayna ile özeleştiri bu konuda sizin en büyük yardımcınızdır.

Bir insana karşı patlamaktan kaçınmak için zekamızı kullanabiliriz ve bunun yerine bir durum hakkında hırsla veryansın edebiliriz. “TAMAM ŞİMDİ SİNİRLENMEYE DEĞMEZ” veya “BUNU AŞAYIM” diyorsak kızgınlığımızı bastırıyor olabiliriz. Sanki kızgınlık geçmiş gibi hissedebilmemize rağmen, dikkat gösterilmedikçe dağılmayacaktır. Bu kızgınlık başka bir zaman DEPRESYON olarak ortaya çıkabilir.

KORKUYU TANIDIĞIMIZDA, ONUN ÖTESİNE GEÇİP BÜYÜMEK İÇİN ONUNLA YÜZLEŞİLMELİDİR. HİÇBİR ŞEY SEVGİYLE KORKU KADAR ÇATIŞMADA DEĞİLDİR VEYA SEVGİYİ KORKU KADAR ENGELLEMEZ. SEVGİYE AÇIK KALABİLMEK İÇİN KORKUYLA YÜZLEŞMELİYİZ. KORKU, KALBİ DİĞER BÜTÜN DUYGULARDAN DAHA ÇOK KAPATIR VE

RUH VARLIĞINI FELÇ EDER.

İlişkilerde tıkanmış enerjiyi iletişim yoluyla dağıtmak her zaman kolay değildir. Tıkanmış enerjiyi salıvermede diğer bir aracın ve yardımın ise kişinin YARATICILIĞINI kullanmasıdır. En derin DUYGUSAL tepkilerimiz RUH EŞLERİMİZ tarafından tetiklenir, başka hiçbir kimse bizi bu şekilde zorlamaz. Mesele ne olursa olsun, önemli olan nokta KENDİ üzerimizde çalışmak ve varlığımızın tüm katmanlarını bütünleştirmektir.

“Michael Ranucci’ye sohbeti için teşekkür ederiz”

 

BİZLER SADECE KENDİMİZİ DEĞİŞTİREBİLİRİZ,

BAŞKA BİR KİŞİYİ ASLA DEĞİŞTİREMEYİZ.

www.izmirliahmetkaya.com

 

www.tanrinindogumgunu.com

 

 

Bir cevap yazın