Dünyadaki mutlulukların muhtemelen en güzeli bende

“Ne demişlerdi bendenize geri-sayım bilgilendirmesi sırasında; Dona bu sefer daha kuvvetli bir enerjiyle geri dönüyor. Bütün hazırlıklar bunun için efendim. Sessizliğim o kadar önemli ki, sürprizlere kapalıyım, kapımın çalınmasını bile istemiyorum.

Geçen gün düşündüm. Benim çalışmamı engellemek. Bunu istersen nefretle yap, ayağıma çelme tak. İstersen de sevgiyle yap, sarıp sarmala. Bölünüyorum ve hangi niyetle olduğunun bir önemi yok.

Birgün şöyle birşey oldu. Bahar’la teknedeyiz, karşı tarafa geçiyoruz. Ve ben ayaküstü frekansa girdim. Birşeyler söyleniyor, anlamaya çalışıyorum. Daldım gittim. Uzaklardayım. O da farkında birşey üzerinde olduğumun. Aklına birşey geldi, tutamadı kendini ve böldü beni : ) O sırada öyle uzaklardaydım ki, geri çağrılmak canımı yakdı. Beynime biri çivi çakıyordu sanki. Tam meşgul olduğumu söylemek için ağzımı açıyordum ki, Bahar’ın eline birşey battı. Uff, tamam anladım dedi ve kendi içine döndü : )

Sessizlik işte böyle önemli benim için. Bir sefer de bizim canımız-kanımız Nesrin ablamıza denk geldik : ))) Gece telefonda beni istiyor, bense o sırada çok önemli birşeyin, Dona’nın Secret Bildirgesi’nin üzerindeyim.  Nesroş rüyasını anlatmak istiyor ısrarla : ) İşim biter bitmez aradım tabi, bir yandan da ne gördüğünü merak ediyorum. Ve en önemlisi ruhsal ailemin benim bu iletişime kapalı oluşumu, sevgilerinin karşılıksız kalması olarak yorumlamalarını hiç ama hiç istemiyorum. Çarem de yok. Birşey de söyleyemiyorum. Birşey üzerindeyken, sessizliğimi yaşayamadığımda canım gerçekten çok yanıyor. Kafam o kadar yüklü ki…  İki arada bir derede kalıyorum.

Beni eskiden beri tanıyanların dedikleri doğru. Acayip neşeli biriydim ben. Bir ağırlık çöktü üstüme. Sürekli bir düşünme hali. O gevşek, rahat halim gitti. Sürekli bir teyakkuz hali. Gözler dört açık, eller tetikte. Arada iki satır espri yapmaya halim bile kalmamış. Geçen gün güldürdüm Bahar’ı. Olay şu, kızmış bana kendisi, içeride trip yapıyo. Yanına gidip, dışarıdan nasıl göründüğünün taklidini yaptım. Gülmekten yere yatınca, afra-tafra yapacak hali de kalmadı : ) Eski benle tanıştı bir an. Bir an tabi. buRAK sen ne kadar komikmişsin dedi, bunu söylediğinde çoktan teyakkuz halime çoktaan geri dönmüştüm.

Vazifemi iyi yapiim. İnsan kendini bişeye bu kadar adayınca, bundan başka hiçbir şeyi gözü görmüyor. Şu da var.  Korkunç da güzel bişey yaşıyorum. Masal gibi. İnanması gerçekten çok güç. Halen tam olarak alıştığım söylenemez. Durup durup kendime ben miymişim o diyorum, inanamıyorum.  Yükü bir kenara ayırırsan,  dünyadaki mutlulukların muhtemelen en güzeli bende.

Sessiz sessiz yaşayınca herşeyi, bazı şeylerin tadını çıkarmaya fırsatın olmuyor. Birgün… Pencereyi komple açmasak da, yarılamış bile olsak, alıp başımı gideceğim bi yere. Sırf bağırmak için. Avazım çıktığı kadar. Sesimi kaybedene kadar. İçimde kaldı. Finaldeki HM’nin çözüldüğü o gün bağıramadım ya camı açıp, çok kötü içimde kaldı. Hiç unutmuyorum. Kaç defa açtım camı. Yok diyorum bağıracağım. Tutmayın kendimi. Burada böyle birşey olurken, orada öylece uyumak olur mu? Kapattım camı tabi. Doğru düzgün bağıramadan ver elini askeriye, 6 ay : ) Biriktim de biriktim. Sigaradan çıkardım hırsımı.

Bu arada, dumansız hayata aynen devam efendim. 7 yıl içtim o şeyi. Ondan sonra da dönüp dolaşıp “Nası içiyosunuz o iğrenç şeyi?” noktasına geri döndüm. Hiçbirşey olmamış gibi.

İnsan olmayı seviyorum : )”

buRAK özDEMİR

www.tanrinindogumgunu.com
http://www.dogumgunu.com.tr/store/levh-i-mahfuz.html
http://www.dogumgunu.com.tr/store/

Bir cevap yazın