GERÇEK EN SON CUMHURBAŞKANI

GERÇEK EN SON CUMHURBAŞKANI

Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında yargılanamıyor.

Nedeni de cumhurbaşkanlarının bu kadar yolsuzluğa batmayacaklarının düşünülmesidir.

Bunun ne kadar büyük saflık olduğu ortadadır.

Cumhurbaşkanları da her yaptığından sıradan bir vatandaş gibi yargılanabilmelidir.

.

 

“İlk iş, personel sayısını azalttı, danışman, aşçı, garson, memur, polis, azalttı. Telefonlara kısıtlama getirdi, özel konuşma yapan, first lady dahil, kendi cebinden ödedi. Köşk’e tahsis edilen araçlardan 14’ünü, fazla diyerek iade etti. Geçiş üstünlüğünü asla kullanmadı, kırmızı ışıkta durdu. Eşiyle birlikte, sivil plakayla, markete gitti, kasada sıra bekledi. Eşi bileğini kırdı, ortalığı ayağa kaldırıp ambulans-doktor çağırmadı, sivil plakayla acil servise götürdü, röntgen çekilirken öncelik verilmesini istemedi, kuyruğa girdi. Annesi rahmetli oldu, cenazeye sivil plakayla gitti, camide flap flap fors yapmadı. Resmi yemekler dışında, Köşk’te hiç davet vermedi. Mutfakta yerli ürün kullandırdı, yabancı konuklara yerli marka şarap ikram ettirdi. Hiçbir gazeteciye özel röportaj vermedi, gazetecileri devletin uçağına doldurup, gezdirmedi. Devlet törenleri haricinde, kendisine karşılama-uğurlama töreni yaptırmadı. Özal, Demirel döneminde moda olan şatafatlı Köşk iftarlarına son verdi, Ramazan’larda personel yemekhanesine indi, Köşk’ün çalışanlarıyla iftar yaptı.

*

Saat, gümüş tepsi, kaftan, vazo, heykel, biblo, porselen, tablo, hatıra para, kendisine takdim edilen 1243 parça hediyenin 1243’ünü de demirbaşa kaydettirip, devlete verdi, evine götürmedi, müze yapıcam ayağına yatmadı.

*

Göreve geldiği sene 13.5 milyon lira bütçesi vardı, Köşk’te ilk defa böyle bi şey görüldü, 4 milyon lirasını harcamadı, hazineye iade etti. Her sene tasarruf yaptı. 7 sene boyunca toplam 183 milyon lira bütçe tahsis ettiler, 61 milyon lirasını devlete geri verdi. Yani… Makamına ayrılan her 3 liranın 1 lirasını kullanmadı.

*

Yurtdışı gezilerinde kendisine tahsis edilen yasal harcırahı, kabul etmedi, almadı.

*

Oğlunu evlendirdi, basına kapalı, sade bi nikahtı. Fırsat bu fırsat, beş bin kişi çağırayım, nasıl olsa cumhurbaşkanıyım, işadamları koştura koştura gelsin, yalakalık olsun diye mücevherler taksınlar, pırlantalar, altınlar yağdırsınlar demedi. Takı töreni yapılmadı. Takı getirilmemesi için davetiyelerde özellikle rica edildi, illa getirenlere teşekkür edildi, nazikçe reddedildi. Bari hediye vermek isteyenler oldu, sizin gelmeniz zaten hediye denildi. Gece boyunca klasik müzik çalındı. Nikah şahitliği yapsın diye, alakasız yabancı devlet adamları çağrılmadı, gelinle damadın şahitliklerini arkadaşları yaptı. Gelin, Olgunlaşma Enstitüsü’nde dikilen gelinliği giydi, janjanlı modacılara avantadan diktirilmedi. Konukların çoğu taksiyle geldi, yüksek yargı üyesi davetliler, topluca, servis minibüsüyle gelmeyi tercih etmişlerdi, nizamiyede inip, tören salonuna kadar yürüdüler. Çünkü, Köşk’ün şoförleri o gece izinliydi, eşleriyle birlikte davetliydi, konuklar arasındaydı. Düğün yemeği Köşk’ün aşçılarına yaptırılmadı, dışardan sipariş edildi, Köşk’ün bütçesinden ödenmedi, aile bütçesinden ödendi. Diğer tüm ikramlar, masalara servis edilen su dahil, aile bütçesinden karşılandı.

*

“Son Cumhurbaşkanı” Ahmet Necdet Sezer, nikahtan önceki gün, Çankaya Köşkü’nün su ve elektrik sayaçlarını not ettirdi, nikah günü kullanılan suyun ve elektriğin faturasını kendi maaşından ödedi.

*

Ve dün, gazeteler yazdı.

Bin odası bulunan Ak Saray’ın aylık elektrik faturası, 700 bin lira tutuyor.

8.5 milyon lira senede.

*

Atatürk Orman Çiftliği’nin geriye kalan ağaçlarını kesip, bi termik santral de Ak Saray’ın yanına kondurmakta fayda var… Anca yeter ampul’e!”

Yılmaz Özdil

Facebook: yozdilsozcu

Twitter: yilmazsozcu

E-mail: yozdil@sozcu.com.tr

.

Bir cevap yazın