KAFANA GÖRE TAKIL, BİLİNÇ HAREKETİ OLMAK

KAFANA GÖRE TAKIL – BİLİNÇ HAREKETİ OLMAK

“Hatırlarsınız, her zaman söylediğimiz şey şu olmuştu:

Tanrı’nın doğum günü ( LEVH-İ MAHFUZ ) bir bilinç hareketi. Bir grup değil.

Gelgelelim kimi insanlara bunu anlatmak hiç kolay olmuyor.

İçinde İslam olan herşeyi olarak grup olarak görüyor. Okuyucularımızı benim müridim olmakla suçlayanlar bile çıkabiliyor. Böyle bir özgürlük hareketine böyle bir yakıştırmada bulunmak, buna da insan dehası deniyor efendim.

Sigarayla savaş için dernek kuruyorsun. Adam senin sigara tiryakisi olduğunu zannediyor mesela. Biliyorum sen Marlboro’nun adamısın diyen, yada seni sigara içerken gördüğüne yemin eden bile çıkıyor. Bizimki de böyle birşey işte. Zannettiğiniz tam aksi. Hani isbetsizlik olur da, bu kadar olur. Dart atıyosun. Tutturamayabilirsin 12′yi. Hatta tahtayı bile. Benim merak ettiğim, tahtaya atacağın o iğneyi popona saplamayı nasıl başardın : )

İnsan yanılır da yani bu kadarına pes. Bizim için hava hoş. Olan senin popona oluyor. Tanrı’nın doğum günü’nü, LEVH-İ MAHFUZ’u bir cemaat, bir topluluk olarak gördükçe, sen kaybediyorsun. Bizde senin işine yarayabilecek çok şey var. Ahhh şu İslam’ı cemaatlerle sınırlayan Rayban marka atgözlüklerin yok mu… Ah sen, ah sen. Neyse. Mustafa Kemal 1925′te Tekke ve Zaviyeleri kapatmıştı. Anlaşılan birileri içeride kilitli kalmış. Diyelim ve konumuza devam edelim.

Bize düşen sabır efendim. O “topluluğun” bütün dünyayı sardığını görene kadar, o yüksek IQ bunları söylemeye devam edecek.

Bilinç hareketi olmak…

Cümle olarak yazmak kolay fakat uygulamada bunun ayrımını yapmak hiç de kolay olmayabiliyor. Herşeye karşın anlayışla karşılamak lazım. Fakat sen de kendini bağlayıcı ahkam kesmelerden uzak duracaksın. Sana zarar verir.

Bazen tükürdüğünü yalamamanın en kesin çözümü yerlere tükürmemektir. Olguları soğukkanlılıkla analiz etmektir. Zaten mesele Tanrı’nın doğum günü’yse, Levh-I Mahfuz’sa  kafanı çok iyi çalıştıracaksın. Bu kitabın etrafında olan biteni anlamak istiyorsun, beynini televizyon izleme modundan çıkarıcaksın. Başka bir modda çalıştıracaksın. Mesela matematik problemi çözme modu. Mesela çengel bulmaca çözme modu. Ödüllü olanından o da.

Hani var ya televizyonda yarışma. O kutuyu mu açayım bu kutuyu mu açayım. Efendim sen bundan önceki ayın gene ilk perşembe günü böyle kutu açmıştın da büyük çıkmıştı. Sen açma o yüzden. Yani işin içine para girince, her Türk bir istatistik dehası olabiliyor 🙂 Heh işte, yargılanmak için o dehayı bekliyoruz biz.

İlk günden beri hedef, bu kitabın etrafında kenetlenmiş onbinlerce insandan bir grup yaratmak olsaydı, bu geçtiğimiz bir yıl böyle sessiz geçmezdi en basitinden. E çünkü dağılır insanlar. Sürekli tempolu olmalısın. Böyle uzun sessizlikler, bir tür intihardır. Elhamdülillah Hayvanım gibi bir bağımsız bir kitap hiç çıkarmazsın. Eğer maksat, kitabın sevenlerinden bir güç odağı yaratmaksa.

Bir grup olsaydık, geçen sene yaptığımız gibi, her sene K-D-R’ye doğru geri sayardık. Kendimize bir lider sıfatı yakıştırsaydık,  her sene bu işi düzenler, şöyle şöyle yapın, bunlara bunlara dikkat edin gibisinden tavsiye görüntüsü altında baskılar yapardık birbirimize.

Fakat ilk gün de söylediğimiz gibi bizim görevimiz liderlik değil öncülük etmek. Öncülük de kelime olarak anlaması kolay, fakat kavram olarak idrak etmesi hiç de kolay olmayan bir hadise.

Biz sadece öncüyüz.  O da kendi konumuzun öncüsü. O kadar.

K-D-R gecesine dair paylaştığımız yeni ve kadim bilgilerle, bin senelik İslam tarihinde tahmin ediyorum en aşkla dolu Kadir Gecesi’ni geçen yıl bizim okuyucularımız yaşadılar. Hep beraber yaşadık. Tanrı’nın doğum günü teorisinin, pratiğini hep birlikte uyguladık. Ve benim buRAK olarak işim bitti K-D-R ile. Paylaşmam gerekeni paylaştım göstermem gerekeni gösterdim bu konudaki görevimi tamamladım.

Artık kendi K-D-R’mi bireysel olarak yaşayabilirim. Kendi hayatımda çok sık kullandığım bir laftır. Artık huzur içinde ölebilirim : ) Aynen öyle.

K-D-R tamamdır ve en önemlisi, yukarıdaki mesajdan anlaşılacağı gibi hayata geçmiştir.

Geçen yıl 1000 tane öncüsü vardı Kader gecesinin. Bu yıl 150 bin öncüsü var. 2012′da 5 milyon öncüsü olacak, böyle gidecek.

Ancak yeni bir bilgi, yeni bir açılım olursa ki bizde sürprizler hiç bitmez biliyorsunuz, her zaman anında görev başına elbette. Hangi konuda olursa olsun, yeni birşey söylemeyeceksem, söyleyeceğim en güzel sözüm susmaktır. Eski yazılarımız zaten elimizde. Onların linkini çıkartıp, burada tekrar yayına koyalım hatırlamak isteyenler için, güzel fikir. Fakat burada gündeme koymuyoruz diye kimse kendi K-D-R’sine doğru geri saymayı ihmal etmesin.
Bu sene, K-D-R’yi bir adım daha ilerletiyoruz, K-D-K’larımızı bu sisteme entegre ediyoruz. Hemen şunu da söylemeliyim. Bunlar sonuçta birer ürün. Kartlardan bahsediyorum. Ürünlerle manevi olguları denkleştirmek konusu oldukça da hassas bir konu benim için. İnsanlara ürünler üzerinden ulaşmaktan başka şansımız var mı? Kapı kapı dolaşıp, her akşam bir eve misafir olup, kişilerin hayatını mercek altına alıp, devrim yollarını böyle çıkarmak da bir fikir. Senede 365 haneye devrimi soksak. Eh bana müsade. Yolum uzun. Bu gece başlasak, 41 bin gecede tüm Türkiye’ye kişisel devrimi yaşatmış oluyoruz. O da doğmamak şartıyla. Çıkarken tembihleriz mutlaka. “Sakın üremeyin güzel kardeşim” deriz 🙂

Yazıların dışında somut mekanizmaların yeri elbette ki ayrı. “Ding dong biz geldiiiik” diyemeyeceğimiz için bu yüzden KDK dedik. Gene söylüyorum, alırsın eline kitabı, açarsın rasgele bir sayfayı. O da senin soruna cevap olur. Kendi KDK’nı kendin de geliştirebilirsin. Bizim geliştirdiğimizden de yararlanabilirsin. Seçim tamamıyla senin. Değişmek, gelişmek isteyen, sinyalini taştan bile çıkarabilir.

Bir de kendimle ilgili paylaşmam gereken birşey daha bulunuyor. Önemli birşey. Lüzum üzerine. Öncülük etmek, örnek olmak demek anlamına gelmiyor. Yani. Karıştırmayalım diye söylüyorum.

Ben, örnek bir insan falan değilim efendim. Şükür kere şükür, dosdoğru bir insanım. Fakat bu, kimseye örnek olmam gibi bir noktaya getirmiyor bizi. Çünkü sistem olarak yanlış. Dünyada hiçbir insan örnek alınmamalıdır.

Ben benim, sen sensin.

Herkes kendi özgün gerçekliğini yaratmak zorundadır. Kimsenin yaşantısı kimseye örnek olamaz, benim yaşantım da olamaz. Fazlasıyla uçtur.

Bu kadar hareketlilik herkese mutluluk getirmeyebilir. Yazılarımın arkaplanında kimseyi, kendimleştirmeye çalışmadığımın altını çizerim. Bakın şimdi bu nokta bizi nereye götürecek…

Bendeniz, son günlerin sitesini aksatan haylaz keratası olarak ben, Tanrı’nın doğum günü’nün sadece bir modeliyim. Milyonlarca modeli olacak bu kitabın. Ben ilkiyim. Belki sen ikincisisin. Öbürü üçüncüdür. Herkes 1′dir. 2, 3, 4 bunlardan dışarıdan bakanların seni sayabilmek için geliştirdiği bir sistemdir. 1,2,3,4… Bunların hepsi 1′dir. 1′e 1 eklersin 2 olur. 2′ye 1 eklersin 3 olur. 4 de 3′ün 1 eklenmiş halidir. Bütün rakamlar birdir. Sıralama sadece bir organizasyon, bir tertipdir. Benim birinci model olmamdan bundan ibarettir.

Nasıl buldunuz “Hepimiz 1′iz-in matematiksel formülünü ?

Şimdi. Önemli noktaya geliyoruz efendim. Boyama kitabı’na…

Hayat gerçekten resim yapmaksa, Tanrı’nın doğum günü ressamların elindeki paletteki renklerden sadece biri. Belki ana renk. Belki de ana renklerin toplamı. Beyaz. Sonuçta bir renk. Paletin kendisi değil. Tanrı’nın doğum günü, ne zaman ihtiyaç duyarsan o zaman dönebileceğin yuvandır. Biz hep buradayız. Bizimle olursun. Sonra uzaklaşırsın bizden. 1 sene kitaba elini sürmezsin, sitenin yakınından geçmezsin. Fakat ne zaman ki bize ihtiyaç duyarsın, döner gelirsin biz gene burada oluruz. Sadakat istemeyiz kimseden. Bağlılık da. Sevgi bağlarıyla örülmenin olmanın mutluluğunu elbette ki yaşarız. Fakat kimseden hani masonik yeminlerle, Tanrı indinde verilmiş ahitlerle bağlı olmasını falan talep etmeyiz. Bilakis. Biz hayatının her anını yüzde yüz özgür olarak yaşamanı isteriz. Bağlılık sıkar adamı. Zincirlerin hiç olmasın, özgürlüğün rüzgarı getirsin seni buraya. Hani Mevlana güzel birşey söylemişti. Kim olursan gel diye. Hadi ona bi ekleme yapiim ben de. Güzel canın ne zaman isterse o zaman gel 🙂

Zaten ben o uzaklaşmaları asla Tanrı’nın doğum günü sürecinin dışında görmem. Hayatın her anı, ne şekilde yaşanırsa yaşansın bu sürecin bir parçasıdır.

Tanrı’nın doğum günü, LEVH-İ MAHFUZ  bir tekamül kolejidir. Açık öğretim, yeni adıyla uzaktan eğitim ilkesi altındadır. Fiziksel bir binası yoktur. Sömestirleri yoktur. Vizeleri, dönemleri, finalleri yoktur. Öğretmenleri yoktur, burası en önemlisi. Müfredat, kendi başına rafine edebildiğin kadardır. Kendi takvimini kendin belirler, kendi notunu kendin verirsin.

Burası bir kaynaktır. Ne zaman lüzum olursa o zaman başvurursun. Yada aramızda bir düşünce bağının
ötesinde, sevgi bağı vardır, sen, ben ve biz dostuzdur. Dostlarım napıyor diye gelir bakarsın.

www.tanrinindogumgunu.com

Tanrı’nın doğum günü 5. yaşına basacak, az birşey kaldı.

Az zaman değil. Bu kadar yoğun duygularla geçen beş koca yıl.

Uzaklaşan oluyor, yakınlaşan oluyor. Ben bunları sadece izliyorum.
Lakin uzaklaşma noktasında bendenizi bişeylerle itham etme durumu olabiliyor zaman zaman. Cevap yazmıyorum zaten malum. Ben gidiyorum diyor. Kızacağımı mı düşünüyorum bilmiyorum, ben sevgiyle el sallıyorum. Fakat aynı kişi geri döndüğünde kendi kendine bir mahcupluk içinde oluyor. Ne zaman ihtiyaç duyarsın, ne zaman istersin o zaman buluşursun bizim düşüncemizle. Devamsızlıktan sınıfta kalmak yok bizim kolejde 🙂 Kıyafet serbest, geliş serbest, gidiş serbest, herşey serbest. O yüzden, kimseye, vay sen bu yoldan döndün gibisinden kızgınlığımız olmaz, olamaz haberi olsun herkesin 🙂
Resmini çizerken ne zaman ihtiyaç duyarsan ancak o zaman bulaşırız fırçana 🙂 Yani ben mavi rengi çok fena
severim. E ne yani şimdi masmaviye mi boyuyuciim tuvalimi? Olur mu öyle şey efendim. Buna sanat değil, badana boya denir. Bi sürü renk vardır çizdiğin resminde. Fakat bakıldığında mavi bir başka çarpar insanı. Biz o tablodaki küçük çocuğun gözlerinin mavisi olmak isteriz. Boydan boya mavi duvarların
mavisi değil 🙂

Peki, nedir bizim rengin hayattaki karşılığı? Özgürlük için devrim.
Ne zaman özgürlüğün için devrim yapmaya ihtiyaç duyarsın o zaman gelirsin. LEVH-İ MAHFUZ’u okursun, günlüğü, yazıları, eğilimleri analiz edersin. Devrimini yaptın mı ya da yapmaya karar verdin mi ya da yapmamaya mı karar verdin ya da herneye karar verdin kendi yolunu çizersin.

Sitede zaten isim yok. Bu yüzden yok. Güvercinlerin buluşup yıkandığı su birikintisi burası. Serinledin
mi, gökyüzü senindir. Kanadın kırık mı, başımızın üstündedir yerin. Uçtun, dolaştın, geldin, gene başımızla berabersin. Hava sıcak, küre ısınık, tahmin ederim gene gelirsin 🙂 Biz dostuz unutmayın. Sadece arkadaşlık görüşmeye odaklı ilişki bir ilişki tipidir. Dostlukta, görüşme-görüşmeme değil hissedişler esastır. Gitmeler, gelmeler, yakınlaşmalar, uzaklaşmalar konusunda ben çok rahatım, lütfen siz de rahat olun. Sokak bilgeliği vakt-i zamanında çok güzel bir kavram türetmiş efendim.

Aynen öyle onu söylüyoruz biz de.

“Kafana göre takıl”.

Herkes kafasına göre takılsın efendim. Sevgiyle….”

buRAK özDEMİR

www.izmirliahmetkaya.com

www.tanrinindogumgunu.com

http://www.dogumgunu.com.tr/store/levh-i-mahfuz.html

http://www.dogumgunu.com.tr/store/

Levh-i Mahfuz

Levh-i Mahfuz

Bir cevap yazın