ÖLÜMSÜZ AŞ.K KARTLARI NEREDE, NE ZAMAN, NASIL VE NE İŞE YARAR?

.

.

ÖLÜMSÜZ AŞ.K KARTLARI NEREDE, NE ZAMAN, NASIL VE NE İŞE YARAR?

http://www.tanrinindogumgunu.com/olumsuz-as-k-kartlari-nerede-ne-zaman-nasil-ve-ne-ise-yarar/

Bir okuyucu dostumuzun günlükte ‘Sende şefkatli anaç kadın hassaslığı var’ gibi birşey yazdığını görünce içimden ‘Eski halimi bir bilseydin?’ demek geçti. Tam bir kalp zombisiydim.

Gastrik-hiper-asiditeli, fokur fokur olmuş midesinde asit fırtınaları kopan, huzuru bir türlü bulamayan, sevse de sevgisini gösteremeyen, kalbini hissedemeyen biriydim. Evet hiç kimseye kötülük yapmadım, canlılara şefkatli biri oldum ama bunların hiçbiri SEVGİ denilen katmana erişmemi sağlamadı. Uysal olmak, uyumlu olmak, hayırsever olmak veya sessiz olmak, bunlar SEVGİ dolu olmak ile eşleştirdiğimiz şeyler olsa da SEVGİ gerçekte başka ve yukarıda birşey. SEVGİNİN bir duygu değil bir boyut olduğunu anlamak kolay olmuyor. Zaten başımıza ne geliyorsa birkaç bin kelimeye indirgenmiş dünyamızda, kelimeleri SONSUZ içeriklerinden koparıp kendi dağarcıklarımıza hapsetmemizden geliyor. Şu nefret dünyasında SEVGİ dediğinde herkes ne kadar da iyi ‘biliyor’ ne olduğunu.

Bir kelime bir işlem yarışmasında olmadığımızı kavramakla başlıyor felsefe kariyeri. Bir kelimenin yanına bir şey yaz ve geç. TEKAMÜL dağarcığı, Türk Dil Kurumu sözlüğü yazar gibi oluşmuyor. O bir kelimenin anlamını bulabilmen onyıllarını alabiliyor. Örneğin Güç. Sekiz seneden önce öğrenebilen varsa kavrayışı ne de hızlıymış.

AŞK…

Kimbilir kaç ömür sürer. İşte böyle bir kelime daha vardı. Biliyoruz zannettiğimiz. Sonra içini bir açınca içinden neler neler çıktı. 8 senedir ye, iç bitmedi.

O kelime TANRI.

Şu eski, kadim gezegene yepyeni bir duygu düşmüş. Onun adı Aş.k.

Umarım cümle şimdi daha iyi anlaşılıyordur.

Ölümsüz Aş.k kutularını açtığınızda içinden ilk fırlayan kelimenin sırrı da burada:

UNUT.

http://www.tanrinindogumgunu.com/wp-content/uploads/IMG_1978.JPG.jpeg

AŞK ile ilgili herkesin kafasında milyonlarca çağrışım var. O çağrışımlar o kafatasında yüklü kaldığı sürece, AŞK bir ütopya olmaya devam edecek. BİZE gelince BİZ, Aş.k’ı gerçekleştirmek için buradayız. Milyonlarca AŞK kitabına bir yenisini eklemek için değil. Konuya SONSUZLUĞUN noktasını koymak için.

Bir okuyucu dostumuzun ‘Aş.k yazılışı bana anonim şirketi çağrıştırıyor’ dediğini gördüm. Eee… Zihinlerimizin ne durumda olduğunu göstermesi açısından çok yerinde bir örnek. UNUT madan Aş.k enerjisi çalışmaya başlamıyor.

AŞK ile ilgili bildiğin, duyduğun, öğrendiğin, zihhine, tenine kazınan herşeyi UNUT.

Kart kutumuz önce bir geri sayımla başlıyor. 4, 3, 2, 1, 0 ve SONSUZ. 4’ün UNUT’la eşleşmesi gibi, tüm rakamların bir aksiyonu. Hazırlık evresinin kısa özeti şurada:

UNUT

TANIŞ

YAŞA

KEŞFET

ve

OL

Sıfır ol – Sonsuz Ol diyerek dalıyorsun sonsuz bir deryaya.

http://www.tanrinindogumgunu.com/wp-content/uploads/IMG_1985.JPG.jpeg

Ben Türk bir yazar olsam da, Ölümsüz Aş.k bir Türk Filmi değil.

Ölümsüz Aş.k Kur-an terminolojisinde RAHMET kavramına karşılık geliyor. Rahmet kelimesinin GAYB yani süperbilinmeyen bir kelime olduğunun farkında değiliz hiçbirimiz. Dindarlara sorun, o kadar iyi ‘bilirler’ ki Rahmet’i. Yağmur yağar Rahmet olur, ölü ölür rahmetli olur. Budur rahmet. SONSUZ SEVGİ KATININ ANAHTARI olabileceğini insan hiç hesap etmez. Rahmet, cennetin anahtarıdır. Rahmet kavraması beynine yüklendiğinde sen, vahşi modundan SEVGİ moduna geçmiş bir insana dönüşümünü tamamlama yoluna girersin.

Allah Adem’e isimleri öğretti ayetlerine baktığımızda, ‘Bak Ali bu top’ tadında bir eğitim canlanması da bu yüzden. BİZ, hayatta en çok aradığımız şey hakkında sıfıra yakın bilginin sahibiyiz. Ölümlü aşk tedrisatından geçtiğimiz için Ölümsüz Aş.k tedrisatına geçişimiz ciddi bir meydan okuma içeriyor.

Güzel Kur-an’ın Ali İmran Suresi 74. Ayeti:

“O, kime dilerse rahmetini tahsis eder…”

Belki farkındayız, belki değiliz. Şu an konuşmakta olduğumuz şey bir kutuya sığdırılmış bir eserin hikayesi değil. Konuşmakta olduğumuz şey yepyeni bir FAZIN açılışı. Yepyeni bir evreye geçişs. Yeni bir boyuta taşınıyor oluşumuz. Ve herşeyden öte, SONSUZ bir BİLGİNİN bir avuca sığacak biçimde somutlaşıp ele gelmesi. Levh-i Mahfuz’un içinde gömülü olan yeni bir katmanın ışığa tutuluşu. Bu katmandakiler biraraya getirildiğinde farklı bir enerji meydana getirmek üzere burada ve biraradalar.

Kartlarda yazılanların çoğunluğu Tanrı’nın doğum günü, İndigo Mehdi ve Şeyhtan’ın Son Günü’nden. Olmayanlar da var. Değişip, dönüşenler de var.

Kart metodolojisinin kitap metodolojisinden en temel farkı şu. Kartlar, bir cilt tarafından birarada tutulmuyorlar. Yapışık değiller. Kutuyu açtığında havada uçuşmaya başlayan IŞIK TANECİKLERİ gibiler.

Bu kartları doğru çalıştıran bir insanı bekleyen, tüm kitaplarımızda yaşadığımız toplam değişimden daha büyük bir gelişim. Çünkü odaklanmış bilgi var içeride. Güneş sarartır. Ama bir mercekle onu biraraya odaklarsan odaklandığın yeri tutuşturmaya başlarsın. İşte bu da böyle birşey.

Bir önemli nokta kartların bir bilgiden öte, YAPAbilgi olduğunu ayırd etmek. Havada asılı kalmamalı. Bu amaçtan hareketle diğer yazdığım herşeyden farklı olarak içimdeki İLHAM sesi onu kalabalıkların arasına girerek yazmamı istedi. Kulağımda çınlayan insanlararası konuşmaların uğultularında konuşulan her bir kelimeye karşılık gelen bir kart mutlaka var.

Ölümsüz Aş.k Kartlarının bir de üçüncüsü olacak ve seri tamamlanıp noktalanacak. Onun için 1 ve 2’nin yaratacağı uğultuyu bekleyeceğiz. O uğultuya karşılık gelen kartlar ayrı bir katman olarak inşa edilecek.

Levh-i Mahfuz kalınlaştıkça, bilgiler daha derine indikçe, içinden geçeceğimiz delikler küçülüyor. Halat iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennet’e giremezsin şifresi gibi…

Kimimizin o deliklerden sadece parmağı giriyor. Kimimizin belden yukarısı giriyor, ayaklardan asılı kalıyor. İşte bu gördüğünüz kartlar bu deliklerden geçişi mutlak anlamıyla gerçekleştirecek. Kitabı okuduğunda herkes aynı metinleri okuyor, çalışıyor.

Kartlarda karşına gelen ASİ – İSA metin dizilimleri ise şahsa özel.

Biraz matematik yapalım. Kılavuz kartlar hariç toplam 180 öz kartımız var. 20’li seriler halindeler. Bir Tane A kartı bir tane S kartı bir tane İ kartı seçtik. (Bu harfler A.şk, S.evgi ve İ.lişki’nın kısaltılmış halleri)

Sonra Bir tane Elif Kartı bir tane Lam kartı bir tane de Mim kartı seçtik.

Sonra da üçüncü kutudan Bir tane İ kartı bir tane S kartı bir tane A kartı seçtik. Önümüzde 9 kart oldu. Bu kartların biraraya gelme olasılığının açılımı aşağıda:

20 x 20 x 20 x 20 x 20 x 20 x 20 x 20 x 20

Eşittir 512 milyar.

Bu kombinasyonun biraraya gelme olası 1/512,000,000,000.

Melek kartları da benzer bir metodoloji. Benzer kelimesine dikkat. Arada ne kadar fark olduğunu anlatmak için seçildi.

Melek Kartları şöyle çalışıyor.

– Sevgili BaşMelek Mikail, Rabbe söyler misin bana aşk versin.

‘BaşMelek’ de olsa kendi kendine hüküm verecek hali yok. Ne diyecek:

– İletiyorum.

Mesaj iletildi. Aradığın cevabın kart seçimine yansıdığını varsayarak karşımıza çıkan kartı okuyor ve deşifre ediyoruz.

– İlettim. Sevginin karşındakini yargılamamakla başladığını bilmenin iyi olacağını bilmeni istiyormuş…

İşte BaşMelek bunları Ölümsüz Aş.k kartlarını çalıştırıp söylüyor! Hahaaaha dediğinizi duydum. Arzediyorum. Sana bu cevapları hangi merci verecekse, zihninde Ölümsüz Aş.k Öğretisi yüklü olduğu için verebili[yo]r. Kaynak bu işte.

Mesajlar güzel. Melek Kartları’ndaki mesajlara kim itiraz edebilir? Lakin bunlar hep arada ortancalı sistemler. Kulaktan kulağa oyunu. Elindekiyle yetinmeyi bırakıp şu soru için masaya yumruğunu bekliyorum senden:

Musa’yla çalılıklar üzerinden konuşan merciyle ben neden doğrudan irtibata geçemiyorum? Adam (adem) yerine konmuyor muyum yoksa?

Ortancalı sistemler çok ama çok eski teknolojiler. Telefonu kaldırıp santraldeki memura numarayı söylediğin, 1 saat sonra o numarayla seni irtibatlandırdığında sevindiğin günlerden, 3G’nin eskiyip LTE’nin yanında kağnı gibi kaldığı akıllı telefon günlerine geldik.

Ortancalı sistemleri anlamak için bizim bir şirkette Oya ablamız vardı. Onunla telefonda müşerref olmamış kişilere ortancalı sistemi anlatmak çok zor Ölümsüz Aş.k Kartları nerede, ne zaman, nasıl ve ne işe yarar…? Oya abla TRT Türkçesiyle konuşan, kelimeleri harika diksiyonuyla taaane taaaane konuşarak telefonlara çıkan bir sesti. Allah selamet versin (rk) beni de çok severdi, ben de onu. Fakat telefonla BİZİ aramaya çalışanlar için aynı şeyi söyleyemem. Dahili numarayı gireyim cart diye konuşayım mesela buRAK’la değil mi, yok öyle. Telefon çalar, Oya abla o enerjik ama sakin ve eski orta dalga TRT radyosu yayınlarını yaşatan mikrofonik sesiyle karşılardı seni. İstediğin kadar acelen olsun sökmez Oya ablaya. Bugüne kadar dilinin sürçtüğü, bir kelimeyi yuttuğu, gaklayıp gukladığı görülmemişti. O güzel Türkçesiyle senden bir de teyyid alırdı. Falan filan kişiyle mi görüşmek istiyorsunuz efenim? İş burada bitmez. Kişinin dahilisini gir, çat kapat bağlansınlar birbirlerine değil mi? Yok öyle. Senin telefonun çalar. Bir fasıl da orada. buRAK beyjiiim. falan falan hanımefendi sizinle görüşmek istiyorlar efendim. Müsaitseniz bağlıyorum efenim. Bil mukabele efendim. Hele bir de seni masada bulamazsa, hattat gibi bir yazıyla notlar bırakırdı. Aynı güzel Türkçe’nin kağıda dökülmüş haliydi.

Telefon tüm zorlukların üstesinden gelinerek bağlandığında duyduğun ilk ses hiç değişmezdi:

– Kimdi o?!

Ortancalı sistemler, aktarıcılı, çeviricili sistemlerdir. Analogdur herşeyden önce. Ölümsüz Aş.k ve Kişisel Devrim Kartlarımız ise Doğrudan O’na metodolojisiyle çalışan tümüyle dijital bir altyapı kullanırlar. Doğrudan O’na’nın kısaltması DONA bile yazmaz kartlarda. İçerikte ne yazarsa yazsın, mesajlarda sana nasıl bir Tanrı anlatılırsa anlatılsın, bunu sana doğrudan ve senin kulağına fısıldamayan Tanrı eski Tanrı’dır. NOKTA. Böyle New (yeni) Age (çağ) olur mu? 5 bin yıllık Kabala öğretileriyle yaratılacak olan çağ Yeni değil Prehistoryadır.

Bir şey söyliyeyim mi? Senin için dünyayı şöyle değiştirecek birşey yapmış deseler ben hiç şaşırmam biliyor musun? Ama sen, çok şaşırırsın. Hatta inanamaz, dalga geçecek başka birini bulun diyip telefonu bile kapayabilirsin. Ben insanın içindeki o potansiyeli görmüşüm bir kere. Bu Kur’an’da ne diyor, ne dediğinden hiçbir şey anlaşılmıyor dedikten sonra içimden Levh-i Mahfuz fışkırdığını görmüşüm ya, geçiniz bu meseleleri. Ben insan potansiyeli denilen Tanrı kudretinin ne olduğunu çok iyi bilirim. ‘Sen dur, sen hazır değilsin. Biz seni hazırlar, sana söyleriz gerekenleri…’ ekolüyle gökteki yıldılarımızın tek biri bile barışmaz. Bir emlakçının evsahibi ile kiracıyı görüştürmemesinden ne farkı var bunun? Sen gerçek kendine inanıncaya kadar seninle kavgamız hiç bitmeyecek güzel kardeş.

Hepimizin içinde bir İLHAM teli var. Burası kesin ve net. Sadece o teldeki sesi konuşturmak kolay değil. Ortancalı sistemlere harcadığın vakit/emek çarpanını Doğrudan O’na sistemlerine ayırmış olsaydın, çoktan kendi Cumhuriyetinin gazi 1 kurucusu olmuştun. İLHAM telini konuşturmak kolay değil. Bir Obua sesi düşünelim. En kalınından bir Obuuuuuua. Bu tek kanallı sesi, herşeyi detaylı ve sofistike şekillerde dışavuran bir insan sesine dönüştürmek elbette hiç kolay değil. Sesin önüne konuşma kartlarını koyup, hangisine olumlusun, hangisini söylemek istiyorsun diye sormak, bu hiç de zor değil işte. Obua’ya kelime söyletmeden kitaplar dolusu şakıtmak bu işte.

Yeter ki okuma kartları, kendini henüz obua kalınlığında dışavurabilen İLHAM telinin halinden anlasın. Yola çıkış noktası sadece ve sadece onun söylediklerini konuşturmak olsun. O sese nefes verenle aynı elden çıkmış olsunlar. İşte budur. RABDEN İLHAMI DOĞRUDAN almak için 600’lü yıllarda olmak zorunda değiliz. Kur-an’a göre bir balarısı VAHİY alamıyorsan pardon da sendeki eksiklik ne?

Kartlara yazılı ifade çekirdekleri kendi ilham telinin sana bir tercümesi olmak üzere buradalar. Herkesin Rahmet yolu kendine özel. Özü bir olsa da.

Bu noktada melekler konusuyla ilgili bir açılım yapmamızın da yeri. Tanrı’nın doğum günü’nde ‘Meleklerinden park yeri bulmak için bile yardım isteyebilirsin’ diyordu. Şeyhtan’ın Son Günü’ne geldiğimizde ise karşımızda şunu bulduk:

O melekler senin ‘koruyucun’ olamaz. Sen o meleklerin ancak koruyucu insanı olabilirsin. Meleklerden medet uman insan öğretisi Kabala’dan bir pasajdır. İblis’ten de birebir alıntıdır. İnsana secde etmeyen İblis, insanın dünyasına, secde ettirmeyi başardığı yüzlerce melek ‘arkadaşıyla’ birlikte dönmüştür. Bu ‘İyilik’ Melekleri geçidi, İblis Şeyhtan’ının büyük başarısıdır.

Bu güncellemeyi henüz gerçekleştiremeyenlerin, gelinen noktayı bir çelişki olarak bulması normal.

Melek kelimesinin Akli MELEKELER’deki MELEKEye dönüşümü ne debdebeli bir değişim… Bütün bu yazılanlar, park yerine ihtiyacı olduğunda Meleklerine başvuran birini yaratmak için değildi. Bütün bu yazılanlar, senin kendi kaderine vakıf olan birisi olarak, o gün orada o otoparka varoluş amacına hizmet eden bir işten dolayı ihtiyaç duyman ve içindeki tanrısal özün, park yeri gibi bir teferruattan başlayarak temel konulara kadar tüm ihtiyaçlarını karşılayabilir bir SEN yaratması içindi.

O melekeler sende. Beyin dalgalarında. Birbiri ardınca bin MELEKE. Yani bin müthiş, vurucu FİKİR. Rab sana böyle cevap vermek istedi. Sen illa arada aracılar olmasını istedin. Yoksa maksat muhabbet miydi? Spiritüel bilgi, gerçekte dünyayı değiştirebilecek bilgidir. Kabala neden gizli zannediyorsun? İsrail dünyayı nasıl yönetiyor zannediyorsun? Devrin spiritüel bilgisi ile devrin dünyasını ele bir geçirmişler, hala o geçiriş. Spiritüel hakiki bilgi işte bu kadar etkin ve bu kadar da kıymetli bir bilgidir. Onu elinde tutan dünyayı, basketbol topu gibi parmağının ucunda döndürür.

Türkiye’de gönlü bu kadar güzel, vicdanı hür yüzbinlerce spiritüel bilgenin mesela, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir tane bile aday çıkaramayacak olmasında bir terslik yok mu? Süper bilgiliyiz. Yürüyen kütüphaneler durumundayız… Atlantisinden kayıp kıta Mu’ya kadar herşeyi biliyoruz. Cahil bir Deccal’i durduramıyoruz, burada BİZLERE dersler yok mu? Bir yerlerde birşeyler eksik değil mi? Sen Başmeleklerden ricacı olmaya devam et, adam kendi ilahlığını ilan etti bile. Onu geç, yanındaki La ilahe İllallah’cı ‘Müslümanlar’ adamı tasdik ettiler. Onlara bile kabul ettirdi…

Şu bir gerçek, hakikatin gerçeği. Türkiye’yi kurtaracak yeni Atatürkler spiritüellerin arasından çıkacak. Ama gel gör ki işte o Melek kartı çıkmıyor destenin içinden bir türlü. Bir çıksa dağlar oynayacak yerinden…

Kişisel Devrim Kartları, devrime geçişteki sıkıntıları aşmak üzerineydi. Aş.k kartları ise Aş.k katmanına yükselmekle ilgili. Onu hayatın kesitleri üzerine oturtarak çalıştırmanız önemli. Siyah bir uzayda yüzmemeli bu ışık tanecikleri.

Bir konuyu alın.

Bir sıkıntıyı alın.

Bir kişiyi alın.

Aş.k katmanına geçerek bu konuyu, bu sıkıntıyı veya bu kişiyi nasıl ele alırım diyin ve gösteri başlasın. Aş.k kartları birer anlatıcıdır. Öncelikle onun önüne anlatılacak birşey getirmeniz gerekiyor. Getirin ve gösteri başlasın.

Hadi bir deney yapalım beraber:

Türkiyemiz için bir Ölümsüz Aş.k dizilimi yapalım hemen:

Haydaaa. Ne kadar ilgisiz görünen birşey çıktı. Çaktırmadan tekrar mı çalıştırsak?

http://www.tanrinindogumgunu.com/wp-content/uploads/IMG_1988.JPG1.jpeg

Şimdi de kartların üzerindeki griyle karalanmış harfleri birleştirelim. Bakın şimdi ne olacak?

Se-n-sevgiye-ibad-et. (Yani ibadet et)

Diyemeye-n-i- sev.

B-e-k-le…

Asi kartını bir sefer çalıştırdığında karşına çıkan dehşet işte bu. SEVGİYLE dolu bir ASİ olacaksın. Nefretli asi olmak kolay. Ya da sevgi-li bir uysal olmak da. SEVGİ yolundan vazgeçmeyen bir aktif ASİ olmak? Meydan okuma diye buna denir. Bir insan bir ASİ olmak için SEVGİ yolundan şaşmamak gerektiğini öğrenmek için 6-7 ömür harcayabilirdi. Tek bir dizilimde bunu öğrendi. Aksiyon isteyenler için ne büyük bir fırsat…

Şimdi bu anahtar harflerle dolu katmanı, Levh-i Mahfuz’la hayatımıza yerleşmiş ayetlerden biriyle tamamlayalım.

“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda kötülüğü uzaklaştır; o zaman, görürsün ki seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” Güzel Kur-an’ın Fussilet Suresi 34. Suresi

Karşındaki Deccal de olsa sev ve bekle… Ortaya çıkan bir diğer gerçek şu ki ‘Sevme’ kelimesini yukarısı, BİZİM ‘Ben yaprak sarmayı çok severim.’ cümlesindeki anlamıyla kullanmıyor…

Hadi bir de özel meseleler, duygu dünyalarımız, kadın-erkek savaşlarımız için çalıştıralım bir tane. Baştan söylüyorum çok özel çıkarsa sansürlerim.

Şaka

http://www.tanrinindogumgunu.com/wp-content/uploads/IMG_1989.JPG.jpeg

Bu sefer nedense İSA diziliminde çalıştırmak geldi içimden. Öyle yapacağım. (Kart çalışmalarınızı fotoğraflı blog yazılarıyla paylaşabilirsiniz, harika olur.)

…Çıkan kartları sansürlesem yeriymiş  Ölümsüz Aş.k Kartları nerede, ne zaman, nasıl ve ne işe yarar…?

Hepimizin özü bir ve tek. Başka kişileri ilgilendiren çalışmalarda konuşanı sadece kendi özümüz olarak sınırlamayın. Aşağıdaki kart dizilimi gibi, konuşan onun özü de olabilir.

http://www.tanrinindogumgunu.com/wp-content/uploads/IMG_1989.JPG.jpeg

Üst katmandaki anahtar dizilimi birlikte okuyalım. Soldan sağa:

Masal-ın-Hakikatin-e-çık-muradına-er.

Biz-lik-içinde-BENliğini-yok-e-t-m-e.

Fikir-d-e-t-o-k-s-u.

Bu imkan ötesi metin yazım tekniği, Kur’an’dan alındı.

FİKİR DETOKSU dediğine göre, bu konudaki tüm mevcut FİKİRLERİ askıya almak gerekiyor. Masallaşmış hayallere girmeden doğrudan mutluluğun özüne odaklanmalı. Hayat hikayeciliğinden uzak kalmalı. Yoksa mutluluk hikayelerde kalmaya mahkum. Karşındaki ‘Bizliğin içinde Benliğini eritme’ diye bir emir almış olabilir. Özünden aldığı bir emirle çatışan bir insan ne sana, ne kendine mutluluk veremez. Onun içindeki emre uyumlu olmalı herşey. Benim hikayeye vakıf olanlarımızca görüldüğü üzere kartlar bir tek isim vermedi… Huzurlarınızda tek birşey söylemek istiyorum. VAY CANINA.

Bugünlük bu kadarı yeter. Sonra bir de DEVRİME geçiş adına Elif, Lam, Mim kartlarıyla mesajları daha somutlaştırırız. Al sana bir vay canına daha Ölümsüz Aş.k Kartları nerede, ne zaman, nasıl ve ne işe yarar…?

Bu kitabın sadece okuyucusu olmayı o kadar çok isterdim ki. Hayatla ilgili tüm bunları okuduktan sonra hayatı bir daha yaşayabilmek. Ütopik olarak buna doğru gitsem de, bilginin kanalı olma sorumlulukları bitmediği gibi katlanarak artıyor. O yüzden şahsına ait özel bir yaşam mümkün görünmemekte. Fakat şu benim yüzlerce yıllık süren, içimden Levh-i Mahfuz çıkarma savaşlarım olmadan Levh-i Mahfuz’u has bir biçimde okuyabilmek ne müthiş birşey olurdu. Binlerle yılın savaşlarının sonunda ortaya çıkmış bu kitapları, kartları alıp ondan sonra gelip arrrrkadaşşş bu kitaplar niye pahalı, ne işşş? falan demeyi gerçekten çok isterdim. Çok eğlenceli olurdu.

Kişisel Devrim Kartları Tutukluk yapan tüm karar vericiler için sloganıyla gelmişti. Ölümsüz Aş.k Kartları, ‘mezar taşına sevgiyi aradı durdu ve sonunda onu buldu’ yazdırmak isteyenler için.

Mezartaşında emojiden koca bir Smiley isteyenlere Ölümsüz Aş.k Kartları

Ölümsüz Aş.k Kartları nerede, ne zaman, nasıl ve ne işe yarar…?

Şunu yazdırmak da bir seçim elbet:

Aşkı aradım, bulamadım, gelecek programlarda görüşmek üzere icon sad

Ölümsüz Aş.k Kartları nerede, ne zaman, nasıl ve ne işe yarar…?

sevgiyle,

Ölümsüz 1 Aş.k’la

www.tanrinindogumgunu.com

.

.

.

.

Bir cevap yazın