T D G

 

 

Tanrı’nın doğum günü’nün T’si…

“Yeni Tanrı’nın doğum günü’nün arka kapağındaki, görselliğiyle melek kanadına atıfta bulunan o kocaman T,  Tanrı’nın ve onun şaşmaz AdaleT Terazisinin  T’sidir. Bu T harfine baktığında örneğin Takva değil de H A Ç görenlerimiz için söylenebilecek tek şey kesin ve nettir: Yatkın olduğunuz din Hıristiyanlık olabilir.

Darılmaca, gücenmece olmasın çünkü bu bir fikir değil çağrışım denilen sistematiğin ilgi alanlarıyla bağlantısından kaynaklanan bir durum. Ayrıca, kişinin Hıristiyanlığa daha yatkın olması öyle kötü birşey de değildir herhalde. Zira dünyada böyle 2 milyar insan var. 2 milyar 1 olmuş ne farkeder? Dünyada çok saygın, samimi inançlı pekçok Hıristiyan da var üstelik. Sözün özü, bu halinle İslam’a pek yatkın olduğun söylenemez güzel kardeş. Domates yemeyin ey cemaat, kesince içinden HAÇ çıkıyor diyen arkadaşlarınızla birlikte topluca yeni arayışlara girmenizde hayır var. İslam’a yatkın olmadığın halde Müslüman olarak kalmandansa, Haçlılığa yatkınlığını samimi bir Hıristiyanlıkla taçlandırmak isteyebilirsin.

Bu konuyu daha önce, bu kitap şeytanın işi diyenlerimiz için de konuşmuştuk. Müslüman, baktığı yerde Allah’ın tezahürlerini gören kişiyse eğer, iyiyi ve doğruluğu anlatmaktan başka hiçbir gayreti olmayan bir kitap için ‘şeytan işi’ şeklinde özetlenebilecek bu ‘bilimsel’ tespitin sahiplerinin de satanizmi soruşturmalarında yarar olabilir. Zira dışarıdan bakınca onlar da bu inanç mekanizmasına yatkın görünüyorlar. Şeytan’a örtülü de olsa ciddi bir inanç var. Baktığı her yerde sevgilisini gören aşıklar gibi, her olayın arkasında şeytanın parmağını görmek satanist eğilim değildir de nedir?

Bu ekolün, İslam’ın içinde olmasını istemediği şeyler için ağzında şişirdiği ciklet baloncuğu 5 harften oluşmakta:
‘FİTNE!!’

Ve biz artık Levh-i Mahfuz’la ortaya çıkan orijinal, öz İslam’dan dolayı biliyoruz ki, İslamiyete yaşatılmış en büyük FİTNE, ona buna fitne yaftası yakıştıran saldırgan Müslümanlık’tan başkası değil…

Nereden biliyorsun arkadaşım? Kendinin doğru, ötekinin yanlış olduğunu nereden biliyorsun? Aslında bilmen çok doğal. Çünkü, ‘sizde’ Papa’lar kişilere ‘Bu kişinin inançları doğrudur’ logolu cennet sertifikaları dağıtıyordu, senin bu engin ‘bilgin’ muhtemelen o günlerden kaynaklanıyor olmalı. Biz Müslümanlara gelince, bizler bilgisiz fanileriz. Bize kimin doğru olduğunun Ahiret gününde açıklanacağı öğretildi. Bizim peygamberimiz, kimseye hiddetlenen biri de değildi, aksine ‘sizin dininiz size bizim bize’ diyen birisiydi. Ama sizi bilemem. Yoksa, Ahiret sınavının da mı soruları dışarı sızdırıldı? Vay canına. Emniyetti, mahkemelerdi derken ‘oralara’ kadar adamlarınızı yerleştirdiniz demek… Pes.

Müslümanlık, yargılamaların tümünün Ahiret’e havale edildiği bir dinsel mekanizmadır. Bu, çok temel bir ilkokul bilgisi olsa da zaman zaman tekrarlamakta fayda olabilir. Öteki inançları bu dünyada yargılayıp cezalandırabileceğine inanan ilahi hukuk ise engizisyon adını taşır ve gene gayet saygın bir topluluk olan Hıristiyanlığa aittir. Bize değil. Bunun bir ileri derecesi de Yahudiliğin bir parçasıdır. Yahudiler, bir insanın peygamber olup olmadığına ve hatta o peygamberin uygun bir peygamber olup olmadığına Ahirette değil bu dünyada hükmedebilen ve adı İSA dahi olsa, yargıladığı ‘yanlış’ inanç sahiplerini linç etmeyi, hem de dinî fetva referanslarıyla yapabilen bir dinî gelenektir.

Müslümanlığın savunucusu gibi görünerek internet forumlarının dört bir yanına dağılmış bu dostların, İslam’la zerre paralellikleri yazık ki yok. Namaz kılmak için abdest almayı farz bilmiş bir din konseptini savunduğun halde, Allah, din, Muhammed, İslam, Kur’an gibi konuları konuşacağın zaman üslubuna ve bakış açına zihinsel bir abdest aldırman gerekmez mi? Tek tek analiz edecek vaktimiz olsa kimin aslında hangi din ve öğretinin parçası olduğunu ortaya birer birer çıkartabiliriz. Bu muhafazakâr görüntülerin içinden ne Şamanistler, ne Budistler gizlidir, şaşarsın ya neyse. Bütün dinler kardeştir.

Çağrışım ile kişinin ruh hali arasındaki ilişki konusunda sevdiğim bir ‘sanat filminden’ bir adet kesitle noktalıyorum sözlerimi. Baştan itibaren 1.33′e kadar olan bölümdür kastettiğim. Sonrasına karışmam 🙂

Sevgiyle”

burak Özdemir

link:

Bir cevap yazın