TOPLUMUN ÇOCUKLARINI DOĞURMANIN ALTINDAKİ SIR

TOPLUMUN ÇOCUKLARINI DOĞURMANIN ALTINDAKİ SIR

http://www.burakozdemir.org/tanrinin-dogum-gunu/tanrinin-dogum-gunlugu/ocuklar-zerine/

“Önemli olan kendininkileri doğurmak değil.
Önemli olan toplumun çocuklarını doğurmak.
Önce toplumun çocuklarını doğuracaksın,
sonra kendininkileri…

Geçen gün çok ama çok önemli
bir bilgiye eriştim.
Kısa ve öz fakat çok büyük
bir hayat sırrı olduğuna inandım.
Büyük ipucu, tekamül sınavından bir kopya.
Aşağıdaki satırı çok ama çok dikkatle okumanızı,
asla aklınızdan çıkarmamanızı öneriyorum.
Altını çiziyoruz “acı” olgusuyla ilgili bu bilginin.
İsterseniz büyük de yazalım.

EĞER, BAŞKALARININ ACILARINA
ORTAK OLURSAN,
BAŞKALARININ ACISINA DUYARLI OLURSAN,
TANRININ, EVRENİN,
KOZMİK MEKANİZMANIN SANA,
SANA ÖZEL BİR ACI VERMESİNE
GEREK KALMIYOR.

Bu hayat, mükemmel bir cennet değil ve bu yüzden mutlulukla acıyı bir arada yaşamak zorundayız. Ne kadar mutlu olursan ol, acı olgusu hayatına kapıdan, bacadan, bir köşeden girmek durumunda. Her güzel şey, işte bu yüzden sonlanıyor. Çünkü insan, musmutlu olduğu zamanlarda değil, en mutsuz zamanlarında değişiyor, gelişiyor. Acı bir yıldırım. Sen de gece, o fırtınada, tekamül kumsalında yürüyorsan, o yıldırım er yada geç üzerine düşecektir, şüphen olmasın.

İşte bu milyon yıllık kural,
evrensel kaide değişebilir.
Bu yüzden bu bilgiyi ayrı bir yere koyuyorum.
Yapman gereken şey şu.
Evrende mevcut bulunan “acı frekansı”nın
üzerinden geçmesine müsade edeceksin.
Kendi rızanla kendini topraklayacaksın.
Yoksa yıldırımlar, akbabalar gibi dönüyor tepede…

Tanrı/Evren/Kozmik mekanizma
bu acı dolu elektrik akımını
bizim üzerimizden geçirmek zorunda.
Yoksa, tekamül olmuyor.
Diğer bir deyişle:
ACISIZ BİR HAYAT KONUSUNDA
TANRI’NIN ELİNDEN GELEN BİRŞEY YOK…

Fakat işte bir şey var.
Ruhsal bir kısayol.
Aklını kullanırsan,
samimiyet ile buna sarılırsan,
bu sistemi devre dışı bırakabilirsin.
Kozmik mekanizmadaki bir “sistem açığı” bu…

Acı akımı geçsin üzerimden tamam.
Tamam da bu acı
benim şahsıma ait olmak zorunda mı?

İşte bu soruya olumsuz cevap veremiyor
ruhani alem.
Başka varlıkların, başka insanların sıkıntılarına,
kendi sıkıntılarına olduğun kadar duyarlı olursan,
onları kendi sıkıntın kabul eder harekete geçersen,
tekamül sistematiğinde “sıkıntı yaşama” programını
devre dışı bırakabiliyorsun.
Üzerinden gene acı geçiyor ama
bunlar “seninkiler” değil.
Sen hem duyarlı bir vatandaş hem de
bilge bir ruh halini aldığın için.

Sokakta gördüğün bir insanın acısını
kendi yüreğinde hissediyorsan,
acılıların acısıyla gözlerin doluyorsa senin,
sadece üzülmekle kalmayıp,
kendi çapında bir şeyler yapmaya yelteniyorsan,
seninle neden uğraşsın yukarısı?
Sen tamamsın.
Hem daha iyi bir yurttaşsın
hem de daha kamil bir insan.

İşte toplumun çocuklarını doğurma’nın
altındaki sır da bu.
Milyonlarca dünya çocuğu bu hallerdeyken,
senin gözün kendi çocuğundan
başkasını görmeyince,
yenidoğan o çocuğu sen,
kendi elinle bir imtihan nesnesi
haline getiriyorsun.
O çocukların acısına ortak olmadığın için,
senin çocuğun acıların ortağı oluveriyor.

Annelere, babalara,
anane, babane, tüm dedeler…
Sadece kendi çocuklarınıza yoğunlaşarak,
çocuklarınıza ne kadar zarar verdiğinizi bilemezsiniz.
Fırtınalı, gök gürlemeli, tekamül kumsallarına,
çocuklarınızı bu şekilde asla ama asla bırakmayın.
Yıldırımlardan biri onu, dolayısıyla sizi
mutlaka ama mutlaka bulacaktır.”
buRAK özDEMİR

 

Yazının tamamını aşağıdaki linkte bulabilirsiniz.

http://www.burakozdemir.org/tanrinin-dogum-gunu/tanrinin-dogum-gunlugu/ocuklar-zerine/

 

www.izmirliahmetkaya.com

Bir cevap yazın